KAYDUL

HUKUK


Mahkeme Kararları » İdare Hukuku »
Pazar, 28 Nis 2024

Tam yargı davasında davacının tarlanın sahibi olmayıp işgalci olması halinde buğday ve lahana ürününün davalı dsi genel müdürlüğünün hizmet kusuru sebebiyle su baskınına uğradığının tespiti halinde idarenin tazmin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.

T.C.

DANIŞTAY

10. DAİRE

E. 2009/6921

K. 2013/4338

T. 13.5.2013

İstemin Özeti : Samsun 2. İdare Mahkemesi'nce davanın reddi yolunda verilen 6.11.2008 gün ve E:2008/182; K:2008/1218 Sayılı kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi: E. Tuba Çügen

Düşüncesi: Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesi'nce gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, Samsun İli, Bafra ilçesi Fener Köyü'nde bulunan 53 parsel sayılı davacı tarafından ekilen buğday ve beyaz lahana ürününün ekili olduğu tarlayı davalı idarenin bakım ve gözetiminde bulunduğu iddia edilen Kızılırmak nehir yatağının Karadeniz ile birleşen ağzının, denizdeki rüzgar ve dalgaların etkisi ile sık sık dolması neticesinde Aralık 2007 tarihi itibariyle su bastığı ve olayın öncesinde gerekli çalışmaları yapmayan davalı idarenin hizmet kusuru sebebiyle zarara uğranıldığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen 6.791,21 TL maddi zarar ile 256,00 TL adli yargı yerinde yaptırılan tespit masraflarından oluşan toplam 7.047,21 TL'nin yasal faiziyle tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Samsun 2. İdare Mahkemesi'nce verilen ara kararı ile, davaya konu Samsun İli, Bafra İlçesi, Fener Köyü, 53 parsel sayılı taşınmaz ile ilgili mülkiyet ilişkisini ortaya koyan tapu senedi veya kiracılık ilişkisine dair bilgi ve belgenin davacıdan istenilmesi üzerine, sunulan 8.6.2008 tarih ve 601 Sayılı Bafra Mal Müdürlüğü yazısına göre, söz konusu taşınmazın Hazine adına kayıtlı olduğu ve 14.9.1995 tarihinden itibaren fuzuli şagil olarak davacının işgali altında olduğu ve herhangi bir kiracılık ilişkisine dayanmaksızın davacı tarafından fiilen kullanıldığının anlaşıldığı, buna göre; tam yargı davası açılmasının kişisel hakkın ihlali şartına bağlı olduğu, hak kavramının ise, hukuken korunan bir menfaat olduğu hususu dikkate alındığında, davacının davaya konu taşınmazda hukuken korunmaya değer geçerli bir hukuki ilişkiye dayanmaksızın, tam aksine işgal etmek suretiyle kullanımdan kaynaklanan zararının hukuki korunmadan yararlanamayacağı, oluştuğu iddia edilen zarar ile davalı idarenin eylemi arasında illiyet bağı olmadığından, davacının, işgal sonucu yapılan ekme fiili sebebiyle kendi zararına neden olduğu dikkate alındığında bahsekonu zararın, davalı idarenin tazmin sorumluluğunu gerektirmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Anayasanın 125. maddesinin 1. fıkrasında; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra son fıkrasında; idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.

Dosyanın incelenmesinden; davacı tarafından idari yargıda dava açılmadan önce Samsun İli, Bafra İlçesi, Fener Köyü'nde bulunan 53 parsel sayılı davacı tarafından ekilen buğday ve beyaz lahana ürününün bulunduğu taşınmazın Aralık 2007 tarihi itibariyle su bastığından bahisle söz konusu zararlarının tespiti için Bafra Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2007/106 Değişik İş sayılı dosyasında tespit yaptırıldığı, buna göre; 18.12.2007 tarihinde yaptırılan tespitte, buğday ekili alanın su basması sonucunda tamamen zarar gördüğü, zarar oranının %100 olduğu, beyaz lahana tarımı yapılarak kullanılan alanın davaya konu parselin kuzeyinde bulunan tahliye kanalındaki suyun geri basması sonucu su altında kalarak zarar gördüğü, zarar oranının %60 olduğu, çiftçi tarafından hiçbir tahliye kanalının açılmadığı, özellikle taban arazi ve su kanallarının yakın olduğu tarlada yağacak olan fazla yağmur sularının tehlikesini önlemek amacıyla mutlaka parsel kenar ve içlerinde tahliye sağlayacak kanallarının açılması gerektiği, sonuç olarak; su basması sebebiyle meydana gelen gelir kaybının 6.791,21 TL olduğunun belirtildiği, davacı tarafından olayın öncesinde gerekli çalışmaları yapmayan davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle uğranıldığı iddia edilen 6.791,21 TL maddi zarar ile 256,00 TL adli yargı yerinde yaptırılan tespit masraflarından oluşan toplam 7.047,21 TL zararın tazminine karar verilmesi istemiyle 11.1.2008 tarihli dilekçeyle davalı idareye başvurulduğu, söz konusu istemin, davacının zararının Derbent Barajı dolusavak kapaklarının açılması sonucu oluştuğu, Altınkaya ve Derbent Barajlarının İşletmesi Elektrik Üretim A.Ş. Altınkaya Hes İşletme Müdürlüğü tarafından yapıldığından idarelerine husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığı, meydana gelen zararda idarelerinin hizmet kusuru bulunmadığından bahisle reddi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Öte yandan, davacı tarafından davaya konu taşınmaz ile kadastro harici ırmak yatağında bulunan tarlalarına fazla su bırakılması sebebiyle meydana geldiği ileri sürülen zararların tazmini istemiyle 29.3.2006 tarihinde hem Elektrik Üretim A.Ş. aleyhine hem de davalı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'ne karşı Bafra 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde tazminat davası açıldığı, Mahkemenin 25.5.2006 gün ve E:2006/232; K:2006/197 Sayılı kararıyla görevsizlik kararı verildiği, söz konusu kararın temyizi sonucunda Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 11.6.2007 gün ve E:2007/6500; K:2007/7852 Sayılı kararıyla temyiz isteminin Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü yönünden reddedilerek Mahkeme kararının bu kısmının onandığı, Elektrik Üretim A.Ş. yönünden ise, temyiz isteminin kabul edilerek bozulduğu, bozma kararı üzerine, Mahkemece bozma kararına uyularak Elektrik Üretim A.Ş. yönünden işin esasına girildiği, Mahkemelerinin 2006/47 Değişik İş sayılı dosyasında düzenlenen tespit raporunda, davacının arazisinde baraj kapaklarının açılması sonucu taşkın suların meydana getirdiği toplam zararın 6.165,00 TL olduğunun tespit edildiği, yapılan itiraz üzerine yeniden yaptırılan bilirkişi raporunda ise, zararın 8.465, 00 TL olarak belirtildiği, Mahkemenin 24.6.2008 gün ve E:2007/364; K:2008/229 Sayılı kararıyla davacının davasının kısmen kabulü ve kısmen reddi ile davalı Elektrik Üretim A.Ş. Genel Müdürlüğü'nün denetim ve sorumluluğu altında bulunan Altınkaya baraj kapaklarının denetimsiz ve kontrolsüz açılması nedeni ile davacının ektiği ürünün sel suları altında kalması sonucu uğranılan 6.165,00 TL zararın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verildiği, kararın Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 19.1.2009 gün ve E:2008/14237; K:2009/659 Sayılı kararıyla onandığı anlaşılmaktadır.

İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.

İdare Mahkemesince verilen ara kararı sonucunda, gönderilen Bafra Kaymakamlığı Mal Müdürlüğü'nün 8.6.2008 tarih ve 601 Sayılı yazısına göre, davaya konu taşınmazı davacının 14.9.1995 tarihinden itibaren fuzuli şagil olarak kullandığı ve bu işgalden dolayı kendisine ecrimisil tahakkuk ettirilerek davacıdan tahsil edildiği belirtilmiş olup, davacının söz konusu taşınmazı ecrimisil bedelleri ödeyerek kullandığı, mülki idare amirce, ilgili mevzuat hükümleri uyarınca davacının tahliye edilmediği de anlaşılmaktadır.

Dava konusu olayda davacının Bafra İlçesi, Fener Köyü'nde 53 parsel sayılı tarlaya buğday ve beyaz lahana ektiği açık olup; söz konusu tarlanın davacının mülkiyetinde olmayıp Hazineye ait bulunması, davacının işgalci olması, buğday ve lahana ürününün, davalı DSİ Genel Müdürlüğü'nün hizmet kusuru sebebiyle su baskınına uğradığının tespiti halinde, idarenin tazmin sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Zira buğday ve lahana ürününün, davacı tarafından ekildiği, davacının mülkiyetinde olduğu tartışmasızdır. Dolayısıyla su baskınına uğrayan buğday ve lahana ürününde ortaya çıkan davacının uğradığı zararın, hizmet kusurunun tespiti halinde, davalı idarece tazmini sorumluluk hukuku ilkelerinin gereğidir. Ancak, davacının işgal ettiği Hazine arazisine ekim yapmak suretiyle sağladığı bu yararın, davacıdan tahsil olunacak ecrimisil hesabında dikkate alınacağı tabiidir.

İdari yargıda bakılmakta olan dava açılmadan önce davacı tarafından, Bafra Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2007/106 Değişik İş sayılı dosyasında davaya konu taşınmaza dair 18.12.2007 tarihinde tespit yaptırıldığının anlaşıldığı, bu rapora göre, davaya konu taşınmazın, kuzeyinde bulunan tahliye kanalındaki suyun geri basması sonucu su altında kalarak zarar gördüğünün belirtildiği, yine adli yargı yerinde davaya konu taşınmaza dair olarak 27.1.2006 tarihinde meydana gelen olay sebebiyle 29.3.2006 tarihinde açılan tazminat davasında ise, olayın Elektrik Üretim A. Ş. Genel Müdürlüğü'nün yönetim ve denetim sorumluluğu altında bulunan Altınkaya Baraj kapaklarının denetimsiz ve kontrolsüz açılması sebebiyle davacının ektiği ürünün sel suları altında kaldığı, ekili ürününün zarar gördüğü belirtilmiştir.

Davacının, olay sebebiyle meydana gelen zararların tazmini istemine dair olarak; dava dilekçesinde; davaya konu zararın, Kızılırmak nehir yatağının Karadeniz ile birleşen ağzının, denizdeki rüzgar ve dalgaların etkisi ile sık sık dolması neticesinde Aralık 2007 tarihi itibariyle su basması sonucu meydana geldiği belirtilmesine karşın, davalı idarece, söz konusu zararın, Elektrik Üretim A. Ş. Altınkaya Hidoelektirik Santrali İşletme Müdürlüğü tarafından baraj kapaklarının denetimsiz açılması sonucu meydana gelen taşkın sebebiyle 26.1.2006 tarihinde meydana geldiğinin belirtildiği anlaşılmış olup; İdare Mahkemesince öncelikle adli yargıda açılan dava dosyasının da getirtilerek, davacının zararının hangi yıla dair olduğunun tespit edilmesi, davaya konu zararın adli yargıda tazmini istenilen aynı yıla dair zarar olduğunun ve davacının uğradığı bütün zararların tazmin edildiğinin tespit edilmesi halinde; adli yargıda Elektrik Üretim A.Ş. aleyhine hükmolunan tazminat tutarının Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nden tazmini olanağı kalmayacağından karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesi gerekmektedir.

Mahkemece, zararın farklı yıla ait olduğunun tespit edilmesi ya da adli yargıda açılan dava sonucunda davacının uğradığı bütün zararların tazmin edilmediğinin anlaşılması halinde ise; davacı tarafından 2006 yılında adli yargıda yaptırılan tespit üzerine idari yargıda açılan bir dava olup olmadığının araştırılması, davaya konu taşınmazın taşkın saha içerisinde kalıp kalmadığının, adli yargıdaki zararın tespiti davasında hazırlanan bilirkişi raporunda belirtilen davacının taşınmazının tahliye kanalındaki suyun geri basması sebebiyle zarar görüp görmediğinin, ayrıca Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nün 6200 Sayılı Kanun uyarınca, söz konusu barajın yapım ve işletim aşamasındaki denetim yetkisi çerçevesinde hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının mahallinde yaptırılacak keşif ve bilirkişi incelemesiyle belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.

Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınmadan, davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle, Samsun 2. İdare Mahkemesi'nin 6.11.2008 günlü, E:2008/182; K:2008/1218 Sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, 13.05.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Tags: adli yargı | çağlayanda alacak avukat ara | çağlayanda avukat ara | idari dava avukatı | idari dava türleri | idari yargı | iptal davası | iyuk madde 2 | perpa hukuk bürosu | perpada avukat | tam yargı davası | tazminat davası avukatı


e-mail:
info @ kaydulhukuk.com

Telif Hakkı © 2012 Kaydul Hukuk Bürosu. Tüm hakları saklıdır. Bu sitede paylaşılan bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlı olup,
Türkiye Barolar Birliğinin ilgili düzenlemeleri uyarınca reklam, teklif, hukuki öneri veya danışmanlık teşkil etmez.