T.C
YARGITAY
9.HUKUK DAİRESİ
E.2010/10705
K.2012/16586
T 10.05.2012
Davacı, davalı şirket tarafından
ihbar ve kıdem tazminatlarının ödeneceği taahhüt edilerek
iş akdine son verilmesine rağmen sadece 2500 TL.kıdem tazminatı ödendiğini,
bakiye kıdem tazminatının ödenmesi için Kadıköy 4. İcra
Müdürlüğü'nün
2006/16086 Esas sayılı dosyasında icra takibi başlattığını ancak davalının bu
takibe itiraz ettiğini belirterek davalının itirazının iptaline,
takibin
devamına, alacağın %40 ı oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini
istemiştir.
Davalı, davacının evlilik
nedeniyle ayrılmak istediğini belirtir dilekçesine istinaden haklarının
ödenmesine karar verildiğini ve ayrıldıktan sonra 11.10.2006 ve
10.11.2006 tarihlerinde toplam 2500 TL.kıdem tazminatının
ödendiğini,
ancak davacının şirketin eski yönetim kurulu başkanı olan, kötü
yönetimi
ile şirketi zarara uğratan ve aleyhine açılan davalar nedeniyle davalı şirket
ile arasında husumet bulunan A'nın ortağı olduğu Ü. şirketinde
02.10.2006
itibariyle çalışmaya başladığının öğrenilmesi üzerine bakiye kıdem
tazminatının ödenmesinin durdurulduğunu, davacının eyleminin Medeni Kanun'un 2
ve 3. maddesi hükümleriyle bağdaşmadığını belirterek davanın
reddini
savunmuştur.
Mahkemece,
davacının 22.07.2006 tarihinde evlendiği, 22.08.2006 tarihinde de evlilik
nedeniyle işten ayrılmak üzere dilekçe verdiği, 11.09.2009 tarihinde de
işyerinden ilişiğini kestiği ancak 21 gün sonra başka bir işyerinde SGK kayıtlarına göre daha fazla bir
maaşla çalışmaya başladığı yasa koyucunun evlenme durumunda çalışanlara iş
akdini feshetme olanağı tanımış olmakla birlikte bu hakkını kullanan kişinin
evlilik birliğindeki yükümlülüklerini daha rahat yerine getirebilmesi ve bu
nedenle haklı fesih imkanı getirmiş olduğu, davacının ise bu hakkını kötüye
kullanarak yeniden çalışmasını gerektirir objektif ve nesnel delilleri ortaya
koymadığı, dürüstlük kuralına aykırı davrandığı gerekçesiyle davanın reddine
karar verilmiştir.
TEMYİZ: Kararı davacı
temyiz etmiştir.
1- İş sözleşmesinin kadın işçi
tarafından evlilik sebebiyle feshedilip feshedilmediği ve buna göre kıdem
tazminatı hakkının doğup doğmadığı ve bu hakkın kötüye
kullanılıp kullanılmadığı noktalarında taraflar arasında uyuşmazlık söz
konusudur.
4857 sayılı İş Kanunu'nun 120.
maddesi yollamasıyla, halen yürürlükte olan 1475 Sayılı
Yasa'nın 14. maddesinin birinci fıkrasında, kadın işçinin evlendiği tarihten
itibaren bir yıl içinde evlilik sebebiyle kıdem tazminatına hak
kazanabilecek
şekilde feshedebileceği hükme bağlanmıştır.
Kadın işçinin evlilik sebebiyle
fesih hakkı, evlilik tarihinden itibaren başlar. Bu hak, sadece kadın eşe
tanınmış olup, resmi evlilik işleminin tamamlanmasından itibaren bir yıl
içinde kullanılmalıdır.
Kadın işçinin evlilik öncesinde
bu hakkını kullanması da olanaksızdır. Yine evlilik
öncesi çeşitli işlemlerin yapılmasının işe devamsızlık noktasında
geçerli
mazereti oluşturup oluşturmayacağı her bir olay yönünden değerlendirilmelidir.
Kadın işçinin yasanın tanıdığı
fesih hakkını kullanması halinde, kıdem tazminatı talep hakkı doğar. Feshin
işverence kabul edilmesi gerekmez. Aynı zamanda işçinin işverene ihbar öneli
tanıması zorunluluğu da bulunmamaktadır.
Kadın işçinin, iş sözleşmesini
evlilik nedenine dayalı olarak feshine rağmen başka bir işte çalışmaya
başlamasının yasal hakkın kötüye kullanımı olup olmadığı her bir
somut olay yönünden ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
Evliliğin kadına yüklediği
toplumsal sorumluluğun bir gereği olarak yasada belirtilen fesih hakkı
tanınmıştır.
Çalışma
hayatının evlilikle birlikte gereği gibi yürütülemeyeceği düşüncesi, aile birliğinin korunması ve kadının
aile ile ilgili görevleri, yasakoyucu bu doğrultuda bir düzenlemeye
yöneltmiştir. Bununla birlikte Anayasal temeli olan çalışma hak ve hürriyetinin ortadan
kaldırılması düşünülemez. Kadın işçinin evlilik nedenine bağlı feshinin
ardından kısa bir süre sonra yeniden çalışmasının gerekleri ortaya çıkmış
olabilir. Hatta kadın işçi evlilik nedenine dayalı feshin ardından ara vermeksizin başka
bir işyerinde çalışmaya başlayabilir ve bu durum evliliğin kadına yüklediği
görevlerin yerine getirilmesi noktasında daha olumlu sonuçlar doğurabilir.
Somut olayda davacı 22.08.2006
tarihli dilekçesi ile evlilik nedeniyle davalı işyerinden ayrılmak istediğini
belirtmiş 11.09.2006 tarihine kadar çalışarak bu tarihte
davalı işyerinden ayrılmıştır.
İşveren davacının çalışma
süresine göre 11.079.29 TL. kıdem tazminatı tahakkuk
ettirmiş bu miktardan 2500 TL.sini ödemiştir. Bakiye miktarın davacının davalı
şirketten ayrılmasının akabinde 02.10.2006 tarihinde geçmişte
davalı
şirketin yönetim kurulu başkanlığını da yapan ancak daha sonra şirketle
husumetli hale gelen A'nın kurucu ortağı olduğu Ü. şirketinde çalışmaya
başladığının öğrenilmesi sebebiyle ödenmesinden vazgeçilmiş ve davacının
tekrar
başka bir işyerinde çalışmaya başlaması sebebiyle kötüniyetli olduğu
savunulmuştur.
Mahkeme davacının davalı
işyerinden evlilik nedeniyle ayrılmasından 21 gün sonra başka
bir şirkette çalışmaya başlamasını hakkın kötüye kullanımı
kabul
ederek davanın reddine karar vermiştir.
Dosya içeriğinde davacının yasal
hakkını kötüye kullandığını gösteren somut deliller bulunmamaktadır. Dinlenen
taraf tanıkları davacının işyerinden evlilik
nedeniyle ayrıldığını ifade etmişlerdir. Yani fesih tarihinde davacının
iradesinin
evlilik nedeniyle ayrılmak olduğunu belirtmişlerdir. Fabrika müdürü olan davalı tanığının "bana Ü. Otomotivden
teklif aldığını söylemişti. O dönemde evlilikle ilgili bir şey yoktu.
Ben de kendisini kalması yönünde ikna etmeye çalışıyordum. Daha sonra evlilik
gerekçesiyle işten ayrıldı." Şeklindeki beyanı da davacının gayesinin evlenmesi
sebebiyle ayrılmak olduğunu göstermektedir.
1982
Anayasası'nın "Sosyal ve Ekonomik Ödevler" başlıklı 3. bölümünün 48. maddesinde "Çalışma
Hürriyeti" düzenlenmiştir. Bu madde gereğince herkes dilediği alanda
çalışma ve sözleşme yapma hürriyetine sahiptir. Başka bir anlatımla "Çalışma Hürriyeti" Anayasa
da yerini bulmuş bir hak olup davacının bu hakkını kötüye kullanmış olduğundan
söz edilemez.
Dairemizin
2001/16313 - 1306 E. K. Sayılı ilamında özetle kadın işçinin
evlilik
nedeniyle ayrılmasından sonra tekrar başka bir işe girmesi onun kötü
niyetli
olduğu anlamına gelmez. Zira böyle bir durumda Anayasal çalışma hakkının ön
planda geldiği kabul edilmelidir. Bundan başka aile hayatı gerekleri
de
har zaman göz önünde tutulmalıdır ifadesiyle kadın işçinin tekrar çalışmaya
başlamasında hukuksal bir engel olmadığı vurgulanmıştır.
Yine HGK'nın
27.04.1988 gün 88/9-225 E. 1988/369 K.sayılı ilamında "...
bu
hüküm kuşkusuz aile birliğini koruma amacıyla getirilmiş olup çalışma
hayatını
evlilikle birlikte gereği gibi yürütemeyeceği düşüncesinde olan kadına yasa ile
tanınmış bir olanaktır. Bir işyerinde çalışmakta iken evlenen bir kadın
Yasa'nın
tanıdığı olanaktan yararlanarak kıdem tazminatını almak suretiyle
ayrılmışsa
daha sonraki dönemlerde çalışma hakkını kaybettiğinden söz edilemez. Diğer
taraftan önceki işinden ayrılan kadın ayrılmasını hemen takiben
çalışma
ile evliliği öncekine göre daha kolaylıkla yürütebileceği yeni bir iş bularak
çalışmasını da sürdürebilir. Bu kuşkusuz sübjektif bir değerlendirmedir.
Olayda
hakkın kötüye kullanılması söz konusu değildir." denilmiştir.
Somut
olayımızda davalı işyerinde müdür yardımcısı olarak çalışan davacı, yeni
işyerinde daha yüksek bir ücretle ve müdür konumunda çalışmaya başlamış olup artık davacının yasal
hakkını kullanarak evlilik sebebiyle davalı işyerinden ayrıldığı ve hakkın kötüye
kullanılması söz konusu olmadan anayasal hakkını kullanarak yeni bir işte
çalışmaya başladığının kabulü dosya içeriğine uygundur.
Bu sebeple
Mahkemece davanın esasına girilerek kıdem tazminatı isteği
yönünden
inceleme yapılması gerekirken davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.
SONUÇ
Temyiz
olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan
temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 10.05.2012 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.
< Önceki | Sonraki > |
---|