Yargıtay
14. Hukuk Dairesi, E. 2013/269, K. 2013/2551 ve 22.2.2013 tarihli karar:
"Davacı
vekili tarafından, davalılar aleyhine 31.08.2004 gününde verilen dilekçe ile
tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın
kabulüne dair verilen 09.10.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı
vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin
kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar
incelenerek gereği düşünüldü:
Dava,
tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davalılar
vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece,
davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü,
davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili temyiz etmiştir.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da
belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca
fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik
belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis
yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis
kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;
-Hukuki
yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,
-Tahsise
konu yerde 3194 sayılı Yasanın 18.maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı
yasa ile değişik 2981 sayılı yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış
olması,
-İlgilisine,
tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,
-Tahsise
konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış
olması,
-Tahsise
konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın
niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı
ile keşif yapılması,
-Tahsise
konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki
rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce
mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması,
-İmar
parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden
3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 18/b-c maddesi uyarınca
düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın
saptanması gerekir,
-Mahkemece,
yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil
isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290
sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise
konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının ( DOP ) davacıyı da bağlayıcı
nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak
indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; davacının dayandığı 02.05.1987 tarihli 1689/86 numaralı tahsis belgesi ile 340 m2 yüzölçümünde yer tahsis edildiği anlaşılmaktadır. Dairemizin yukarıda belirtilen ilkeleri doğrultusunda tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının ( DOP ) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın paya dönüştürülmek suretiyle davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken mahkemece davacının gecekondusunun bulunduğu dava konusu 4908 ada 2 parsel sayılı taşınmazın tamamının davacı adına tesciline karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir."
Hukuki danışmanlık için tıklayınız.
< Önceki | Sonraki > |
---|