A-
MADDİ
OLAYLAR VE İÇ HUKUK SÜRECİ
1-
BAŞVURANIN
ARAZİSİNİN KAMULAŞTIRILMA SÜRECİ[2]
Başvuran Pietro Bruno di Belmonte, İtalya
vatandaşı olup doğum tarihi olan 1923 yılından vefat tarihi olan 27 Haziran
2004 tarihine kadar İspika’da (Ragusa, İtalya) yaşamıştır.
Başvuranın tek varisi olan kuzeni Francesco Bruno
di Belmonte, başvuran Pietro Bruno di
Belmonte’nin ölümü sonrasında kuzeninin
AİHM’e yaptığı başvuruyu takip etmiştir.
Başvuran İspika’da arsa sahibidir. İspika
Belediyesi daha düşük kira ücretine sahip konut inşa etmek içim başvuranın
arsasından 50.000 'den fazla metrekarelik bir alana belirsiz bir tarihte el
attı. 15 Mart 1983 tarihinde ise İspika Belediyesi kamulaştırma kararı aldı.
Başvuran, İspika Belediyesine karşı
gerçekleştirilen kamulaştırma için tazminat davası açmış ve dava 23 Şubat 1990
tarihinde sonuçlanmıştır. Katanya Temyiz Mahkemesi, 8 Mayıs 1991 tarihinde
arazinin piyasa değerine karşılık gelen tazminat ile geç ödeme nedeni ile oluşan
enflasyon farkının da faizin birlikte ödenmesine karar vermiştir ve bu karar
kesinleşmiştir.
Buna göre kamulaştırılan arazinin değeri için
1.846.281 Euro’luk (3.574.900.000
İtalyan Lireti) bedelin tazminat olarak başvurana verilmesine karar
verilmiştir.
2-
KAMULAŞTIRMA
TAZMİNATINA İLİŞKİN YARGI KARARININ UYGULANMA(MA) SÜRECİ[3]
Başvuran 23 Şubat 1990 tarihinde yargı kararının uygulanması
için İspika Belediyesine başvurmuştur fakat 5 Haziran 1991'ine kadar İspika
Belediyesi kararı uygulamadığı gibi başvurana ödeme süreci ile ilgili bir cevap
dahi vermemiştir.
Başvurucu 10 Temmuz 1991 tarihinde mahkeme
kararının İspika Belediyesi tarafından uygulanması için Sicilya Bölge İdare
Mahkemesi’ne başvurmuştur.
Sicilya Bölge İdare Mahkemesi 9 Ekim 1991 tarihli
kararında İspika Belediyesi’nin kamulaştırma tazminatına ilişkin yargı kararını
60 gün içinde ödemesine karar vermiş ve bu ödemelerin sağlanmasına ilişkin de
bir komiser atamıştır.
27 Mayıs 1992 tarihinde İspika Belediyesi
tarafından kamulaştırma tazminatının 343.795 Euro’luk kısmını oluşturan meblağı
başvurana ödemiştir.
Başvuran kararın uygulanması için görevlendirilen
komiserin 8 Temmuz 1992 tarihinde idarenin kararı uygulaması için Sicilya Bölge
İdare Mahkemesi’ne başvuruda bulundu. 21 Haziran 1993 tarihinde Sicilya Bölge
İdare Mahkemesi tarafından görevli komisere uyarı yazısı gönderilmiştir. 2
Haziran 1994 tarihine kadar herhangi bir ödeme olmadığı gibi komiser mahkeme
kararının uygulanması hakkında Sicilya Bölge İdare Mahkemesi’ne bir malumat da
sunmamıştır.
4 Ocak 1995’te yeni atanan komiser idareye yargı
kararı ile hüküm altına alınan kamulaştırma tazminatının kalan kısmının faizi
ile birlikte başvuran Di Belmonte’ye ödenmesi için başvurduğunda ödenmesi gereken
tutar 2.630.990 Euro idi. Ancak 30 Aralık 1991 ve 413 sayılı Kanuna dayalı
olarak ödenmesi gereken tutarın %20’sinin (525 934,99 Euro)
kaynağında kamulaştırma uygulamasında vergi olarak kesilmiştir.
3-
İÇ
HUKUKTA 525 934,99 EURO’LUK VERGİ İÇİN İDARİ BAŞVURU VE DAVA SÜRECİ[4]
Başvurucu kamulaştırmanın vergi kesintisini
öngören yasal düzenlemeden önce gerçekleşmesi gerekçesi ile kamulaştırma
tazminatının kaynağından yapılan bu kesinti için vergi makamlarına başvurmuştur.
İlk olarak başvuran, 22 Haziran 1995 tarihinde ödenmesi
gereken tutarın %20’sinin (525 934,99 Euro)
vergi olarak indirilmesi uygulamasına karşı vergi makamlarına başvurmuştur. Bu
talep 6 Şubat 1996 tarihinde reddedilmiştir.
27 Mart 1996 tarihinde
Ragusa İl Vergi Komisyonu’na başvurmuştur. Başvurusuna da 1991 tarihli ve 413
sayılı Kanunun kamulaştırma tazminatlarının %20’sinin vergi olarak kesilmesine
ilişkin hükmünün kendi olayında uygulanamayacağıdır.
19 Mayıs 1998 tarihinde
İl Vergi Komisyonu başvurana verilecek kalan tazminat miktarının % 20 vergi
kesintisi yapıldıktan sonra ödenmesi gerektiği yönünde karar verdi.
Bu karara karşı
başvuran Di Belmonte, Bölgesel Vergi Komisyonuna itirazda bulundu, fakat
yapılan bu itiraz Bölge İdare Mahkemesi tarafından 11 Aralık 1999 tarihinde
reddedildi. Başvuran daha sonra 1 Haziran 2000’de Yüksek İdare Mahkemesi’ne
başvurdu, başvurusu burada da reddildi.
Bunun üzerine başvuran Di Belmonte temyiz
başvurusunda bulunmuştur. Yargıtay, 11
Ocak 2001 tarihinde başvuranın temyiz gerekçelerini yerinde görmemiştir. Buna
gerekçe olarak da 1991 tarih ve 413 sayılı kanunun uygulanmasında asıl faktör
kamulaştırmanın yapıldığı zaman değil, kamulaştırma tazminatının ödendiği zaman
esas alınmıştır. Buna göre de kamulaştırma tazminatının idare tarafından
ödendiği zamanda 1991 tarihli Kanun yürürlükte olduğundan Di Belmonte’nin
temyiz başvurusu reddedilmiştir.
B- İLGİLİ
İÇHUKUK DÜZENLEMELERİ[5]
Di Belmonte – İtalya kararında mülkiyet hakkınıda
dair yürütülen yargılamanın merkezinde 31 Aralık 1991 tarihinde Resmi Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren 1991 tarih ve 413 sayılı Kanun yer
almaktadır.
1991 tarih ve 413 sayılı Kanunun kabulünden önce
kamulaştırma için belirlenen tazminat tutarları stopaja tabi değil idi.
1991 tarih ve 413 sayılı Kanun’un 11. Maddesi’nin
5. ve 7. Fıkralarında kamulaştırma tazminatları ile ortaya çıkan sermaye
kazançlarında Kanunun 81. Maddesi uygulanır. 5. Ve 6. Fıkraya göre ödenecek
kamulaştırma tazminatlarında toplam miktarın
ödenmesinde % 20 oranında vergi
kesintisi yapılır” hükmü getirilmiştir.
C- AİHM SÜRECİ
Başvuran iç hukuk yollarının tükenmesi üzerine,
söz konusu olayda kanunun geriye
yürütülerek kamulaştırma tazminatına vergi tahakkuk ettirilmesi ile mülkiyet
hakkının ihlal edildiği gerekçesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
başvurmuştur.
1-
TARAFLARIN
İDDİALARI
a-
BAŞVURANIN
İDDİALARI[6]
Başvuran
sahibi olduğu taşınmazın kamulaştırılması sonucunda elindeki malın elinden
çıktığını ve mal varlığında eksilme olduğunu, ayrıca kamulaştırma tazminatının
da taşınmazın piyasa değerini aşmadığını, yargı kararı ile verilen tazminatın
gelir olarak kabul edilemeyeceğini savunmuştur.
Tazminat miktarı de göz önüne alındığında tazminatın vergiye tabi
olmayacağını iddia etmiştir.
Başvuran ayrıca, kamulaştırma tazminatının
doğrudan taşınmazının karşılığı olduğunu ve hatta eksik bir değer olduğunu, bir
de 413 sayılı Kanunun uygulanması ile taşınmazın elde etmesi gereken değerin
daha da azaldığını ortaya koymuştur.
Başvuran ayrıca kamulaştırma tazminatına ilişkin
Katanya Temyiz Mahkemesinin kararının 23 Şubat 1990 tarihinde kesinleştiğini,
buna rağmen 413 sayılı Kanunun 31 Aralık 1991 tarihinde Resmi Gazete’de
yayımlandığını, 413 sayılı Kanunda yer alan kamulaştırma tazminatlarının
ödenmesinde kaynağında %20 vergi
kesintisi hükmünün geriye dönük olarak uygulanmasının mümkün olmadığını ileri
sürmüştür.
Ayrıca kamulaştırma kararı sonrasında ödeme
tarihleri arasında geçen zamanda kamulaştırma tazminatı ve faizleri hakkında
yeniden değerleme yapılmadığından ayrıca mülkiyetinde eksilme olduğunu,
Akkuş-Türkiye[7]
kararında da bu yönde karar verildiğini ileri sürmüştür.
b-
HÜKÜMETİN
İDDİALARI
Hükümet, başvuranın iddialarını kabul
etmemektedir. Hükümet, kamulaştırma tazminatı kamulaştırma mevzuatına göre
gelir olarak nitelendirilmektedir ve kamulaştırma tazminatı ile elde edilen
gelir için kaynağından %20 vergi kesintisi
yapılmasının hukuka uygun olduğunu iddia etmektedir.
Hükümet, 413sayılı Kanunun geriye dönük
uygulandığı iddiasına karşılık ise,
vergiyi doğuran olayın gelirin oluştuğu yani ödemenin yapıldığı an
olduğu şeklinde cevap vermektedir. Hükümet bu cevabına da 11 Ocak 2001 tarihinde
Yargıtay’ın kararını ve gerekçesini dayanak yapmaktadır. Ayrıca kamulaştırılan
taşınmazın da devletin egemenlik alanı altında olmakla vergi hukukuna tabi
olduğunu ifade etmiştir.
2-
AİHM’İN
DEĞERLENDİRMESİ
Mahkeme öncelikle vergilerin 1 No’lu Protokolün
1. Fıkrasında güvence altına alınan
mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğini kabul etmekte ve vergiler ile
gerçekleştirilen müdahalenin 1. Fıkrada yer alan “Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve
uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun
bırakılabilir” hükmü ve 2.fıkrada
yer alan “devletlerin, mülkiyetin kamu
yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka
katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri
yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez” hükmüne
uygun olması halinde hukuka uygun olduğunu vurgulamaktadır.
Buna göre mahkeme vergi konularının yargı
denetiminin dışına çıkmadığını ve 1
No’lu Protokolün 1. Maddesine uygun olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini ifade etmektedir.
Bu bağlamda 1 No’lu Protokolün 1. Maddesinin 1. Ve 2. Fıkrasının birlikte değerlendirilmesi
gerekmektedir. Böylece bireyin mülkiyet hakkı ile toplumun vergi ile elde
edilecek genel yararı arasında adil bir denge sağlanmış olacaktır.
Mahkeme buna göre Sözleşmeci Devletlerin vergi ve
diğer mali yükümlülükleri belirlerken geniş bir yerindelik ve takdir marjına
sahip olduğunu tespit etmiştir.
Sözleşmeci Devletler vergi ve diğer mali yükümlülükleri belirlerken
yalnızca siyasi, ekonomik ve sosyal meseleleri dikkate almaktadırlar.
Mahkemeye göre 1991 tarihli Kanun da somut olayda
Sözleşmeci Devletin takdir alanında olan bir yasal düzenlemedir ve keyfi bir
düzenleme olarak nitelendirilemez. 1991 tarihli Kanun başvuran Di Belmonte’nin
arazinin kamulaştırma bedeline ilişkin belirlenen tazminatın son taksitinin
ödenmesi sırasında yürürlüğe girmiştir. Ancak 1991 tarihli Kanunun geriye dönün
uygulanması durumu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1. No’lu Protokolü’nün
1. Maddesi ile güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlali sorununu ve bu
uygulama ile başvurana aşırı bir yük getirip getirmediği sorununu ortaya
çıkarmaktadır.
Somut olayın şartları içerisinde yukarıda yer
alan maddi olay tarihleri de göz önünde tutulduğunda kamulaştırma ve
kamulaştırma tazminatının ödenmesi süreci 413 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten önceki döneme aittir. İdarenin yargı kararlarını uygulanmasında bir
aksaklık olmasa idi başvuran 1991 tarihli Kanundan önce kamulaştırma
tazminatına vergisiz olarak ulaşacak idi. Bu şartlar altında 1991 tarihli Kanunun
başvuranın kamulaştırma tazminatına uygulanması başvuran için aşırı bir yük
getirmiştir.
Mahkeme bu durumda Katanya Temyiz Mahkemesinin
kamulaştırma bedeli olarak belirlediği tazminatın İspika Belediyesi tarafından
ödenmesi gereken son taksidinden 7 ay sonra yürürlüğe girdiğini dikkate
almıştır. Bu bağlamda İspika Belediyesi’nin yargı kararlarını yerine
getirmemesi ve ertelemesi başvuran Di Belmonte’yi yeni vergi sistemi ile karşı
karşıya bırakmıştır. İdarece başvurana verilmesi gereken tazminat vaktinde ve
tam olarak ifa edilmiş olsa idi başvuran yeni vergiler ile karşı karşıya
gelmemiş olacaktı.
Bu durum karşısında Mahkeme oy birliği ile,
başvurana karşı somut olayda uygulanan vergi ile Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 1. No’lu Protokolü’nün 1. Maddesi ile güvence altına alınan
mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Mahkeme ihlali tespit
ederek Sözleşmeci Devletin oluşan zararı karşılaması ve somut olayda mevcut
durumun zarardan önceki hale getirmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Buna göre
de Mahkeme, Sözleşmenin 41. Maddesi uyarınca 1,100,000 Euro maddi, 3.000 Euro
da manevi tazminata hükmetmiştir.