8 Mayıs 2008
tarihinden önce Kamu Görevlisi olarak İdare bünyesinde 5434 sayılı Emekli
Sandığı kapsamında çalışanlar, 5510 sayılı Kanuna tabi olmayacaklarından 8
Mayıs 2008 tarihinden sonra kendileri hakkında SGK tarafından kendileri ve
kendilerinin statüsünden yararlanan yakınları hakkında tesis ettiği işlemler
idari işlem olarak nitelendirileceğinden, bu işlemlere karşı İş Mahkemelerinde
değil, İdare Mahkemelerinde dava açılabilecektir.
Bu durumda, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe
girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu
görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim
aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride
emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen
işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini
korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil,
sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı
iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları
kapsamında bulunan, 5754 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihte emekli kamu
personeli olan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı
yerinde görülecektir.
8 Mayıs 2008 tarihinden sonra Kamu Görevlisi olarak İdare bünyesinde çalışanlar, 5510 sayılı Kanuna tabi olacakların dankendileri hakkında SGK tarafından kendileri ve kendilerinin statüsünden yararlanan yakınları hakkında tesis ettiği işlemler idari işlem olarak nitelendirileceğinden, bu işlemlere karşı İş Mahkemelerinde dava açılabilecektir.
SOSYAL GÜVENLİK KURUMUNUN İŞLEM VE MUAMELELERİNE KARŞI HUKUKİ DANIŞMANLIK İÇİN TIKLAYINIZ
Konu hakkında Anayasa Mahkemesinin ve Uyuşmazlık Mahkemesinin örnek iki kararı:
Anayasa
Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E:
2008/56, K:2011/58 sayılı kararından: 5510
sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin
uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.”
bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi,
22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012,
Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın
Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye
dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer
kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun
hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun
hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe
girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar
ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi
sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un
öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli
bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal
Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve
muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından
söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden
önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri
ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı
almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride
emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis
edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam
edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli
olmaya devam edecektir. Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra,
prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve
işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla,
yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin
uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin
görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda
açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde
bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik
mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki
uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”
Uyuşmazlık
Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO : 2012/531
KARAR NO: 2012/428
KARAR TR : 24.12.2012
(Hukuk Bölümü)
ÖZET : Davacının
rahatsızlığında kullanılan stent bedelinin tarafına ödenmemesi üzerine açılan
davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
K A R A R
Davacı :
N.G.
Vekili :
Av.E.T.
Davalı :
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı
Vekili :
Av. R.E.
O L
A Y : Emekli kamu personeli olan davacının, kalp
rahatsızlığının tedavisinde kullanılan stentlerin bedelinin tarafına ödenmesi
istemiyle 27.10.2008 tarihinde davalı kuruma yaptığı başvurunun zımnen reddi
üzerine, davacı vekili tarafından, ret işleminin iptali ile, stent fatura
bedeli olan 3.149,82 TL nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile ödenmesi
istemiyle idari yargı yerinde dava açılmıştır.
ANKARA 11.İDARE
MAHKEMESİ: 24.11.2009 gün, E:2009/711, K:2009/1640 sayılı kararı ile özetle;
5510 sayılı yasanın 101.maddesi gereğince söz konusu davanın görüm ve çözümünde
adli yargı mercilerinden İş Mahkemelerinin görevli olduğu belirtilerek
görevsizlik kararı vermiş ve bu karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Davacı
vekili bu kez tarafına eksik ödeme yapılmasına sebep olan işlemin iptali ile
stent fatura bedeli olan 3.149,82 TL nin dava tarihinden itibaren yasal faizi
ile ödenmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.
ANKARA
15.İŞ MAHKEMESİ: 15.09.2010 gün ve E:2009/1106, K:2010/682 sayı ile özetle;
davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz
başvurusu üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin E:2010/13893, K:2012/2771
sayılı, 21.02.2012 tarihli kararı ile özetle; davanın idari yargının görev
alanına girdiğinden bahisle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay
bozma ilamından sonra yapılan yargılamada; Ankara 15. İş Mahkemesince bozma
ilamına uyulmuş olup, E:2012/282, 2012/802 karar sayılı 06.06.2012
tarihli kararı ile özetle; davacının tedavisinde kullanılan malzeme bedelinin
fatura tarihinin 5510 sayılı yasanın yürürlülük tarihi olan 01.10.2008
tarihinden önce olduğundan ve davacı 5434 sayılı yasa uyarınca emekli aylığı
aldığında davacının tedavisinde kullanılan malzeme bedelinin fatura tarihinin
5510 sayılı yasanın genel sağlık sigortasına ilişkin hükümlerinin yürürlük
tarihinden önce olduğundan uyuşmazlığın idari yargıda görülüp hükme
bağlanmasının gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı verilmiş ve bu karar
tamyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
İNCELEME
VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık
Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa
AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve
Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 24.12.2012 günlü toplantısında:
l-İLK
İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca yapılan
incelemeye göre;
Adli
ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde
olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının davacı vekilinin
istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece idari yargı dosyası da
temin edilmek suretiyle mahkememize gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir
noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında
doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN
İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın, davanın çözümünde idari
yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan;
ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN
ile Danıştay Savcısı Tuncay DÜNDAR’ın davada idari yargının görevli olduğu
yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava,
davacının, kalp rahatsızlığının tedavisinde kullanılan 3.149,82 TL stentlerin
bedelinin faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle 27.10.2008 tarihinde yaptığı
başvurunun zımnen reddine ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı işleminin
iptali ile ödenen bedelin dava tarihinden itibaren tazmini istemiyle
açılmıştır.
Dosyanın
incelenmesinden; GATA Kardiyoloji ABD nın 04.02.2008 tarihli Sağlık Kurulu
Raporu ile, emekli sandığı iştirakçisi olan davacıya koroner arter hastalığı
teşhisi nedeniyle ilaçlı stent takılmasının uygun görüldüğü, 04.02.2008
tarihinde stent-implantasyonu yapıldığı, 04.02.2008 tarih ve seri A-120164
sayılı faturaya göre davacının bu tedavi nedeniyle 3.149,82 TL ödemek zorunda
kaldığı, davacı tarafından stentlerin bedelinin ödenmesi istemiyle 27.10.2008
tarihinde davalı idareye müracaat edildiği, bu müracaatın reddi üzerine, ret
işleminin iptali ile, stent fatura bedelinin idare tarafından faizi ile
ödenmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.
31.5.2006
tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506,
1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre
ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar
(Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım
Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları),
devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri),
geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri
yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal
olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında
toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa
Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla,
anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce
5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta
olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme
tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan
sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda
düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü
maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce
5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında
olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri
hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı
Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı
Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin
30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile
reddedilmiştir.
5510
sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin
uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.”
bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi,
22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012,
Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın
Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye
dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer
kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun
hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun
hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe
girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar
ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi
sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un
öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli
bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal
Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve
muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından
söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden
önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri
ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı
almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride
emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis
edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam
edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli
olmaya devam edecektir. Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra,
prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve
işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla,
yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin
uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin
görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda
açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde
bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik
mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki
uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”
Yukarıda
sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte
değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve
diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434
sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından
da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun
yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya
başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun
hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil
5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla
ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.
Kaldı
ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi
arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ”
hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas
alınacağı tartışmasızdır.
Bu
durumda, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla
çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434
sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca
memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar
yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin
“idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla,
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari
işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile
hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler
tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Yasanın
yürürlüğe girdiği tarihte emekli kamu personeli olan davacı tarafından açılan
davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna
varılmıştır.
Açıklanan
nedenlerle, Ankara 11.İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması
gerekmiştir.
SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli
olduğuna, bu nedenle Ankara 11. İdare Mahkemesi’nin 24.11.2009 gün, E:2009/711,
K:2009/1640 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 24.12.2012 gününde OY
BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.