HUKUKİ ELATMALAR KAPSAMINDA KAMULAŞTIRMA KANUNUN EK 1. MADDESİ HAKKINDA VERİLE
ANAYASA MAHKEMESİNİN İPTAL KARARI
EK MADDE 1- (Ek: 6745 - 20.8.2016 / m.33) Uygulama
imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle
mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan
taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren
beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılır ve
bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştırılır veya
her hâlde mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı
kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılır/yaptırılır. Bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması
hâlinde taşınmazların malikleri tarafından, bu Kanunun geçici 6 ncı
maddesindeki uzlaşma sürecini ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen
idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından
sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir.
Birinci fıkra uyarınca dava açılması
hâlinde taşınmazın ya da üzerinde tesis edilen irtifak hakkının dava
tarihindeki değeri, mahkemece; bu Kanunun 15 inci maddesine göre bilirkişi
incelemesi yapılarak, taşınmazın hukuken tasarrufunun kısıtlandığı veya fiilen
el konulduğu tarihteki nitelikleri esas alınmak suretiyle tespit edilir ve
taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine hükmedilir.
Bu madde kapsamında kalan taşınmazlar
hakkında açılacak dava ve takiplerde, bu Kanunun geçici 6 ncı maddesinin
üçüncü, yedinci, sekizinci ve on birinci fıkra hükümleri, bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten önce açılan ancak henüz karara bağlanmayan veya kararı
kesinleşmeyen davalara bu madde hükümleri, kesinleşen ancak henüz ödemesi
yapılmayan kararlar hakkında ise geçici 6 ncı maddenin üçüncü, sekizinci ve on
birinci fıkra hükümleri uygulanır.
Bu
Kanunun geçici 6 ncı maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca ayrılması gereken
yüzde iki oranındaki ödenekler, yüzde dört olarak ayrılır. İlave olarak ayrılan
yüzde iki oranındaki ödenekler, münhasıran bu ek madde ile geçici 11 inci ve
geçici 12 nci maddeler kapsamında yapılacak ödemelerde kullanılır. Yapılacak
ödemelerin toplam tutarının ilave olarak ayrılan ödeneğin toplamını aşması
hâlinde, ödemeler, en fazla on yılda ve geçici 6 ncı maddenin sekizinci fıkrası
hükmüne göre yapılır.
Ek
Madde 1'in 1. fıkrasının 1. cümlesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
talebinin REDDİNE, Kalan bölümü Anayasa Mahkemesi'nin 5.4.2019 tarih ve 30736
sayılı R.G.'de yayımlanan, 20.12.2018 T., 2016/181 E. ve 2018/111 K.
sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
Bu
kararın gerekçesi aşağıdaki gibidir:
Ç.
Kanun'un 33. Maddesiyle 2942 Sayılı Kanun'a Eklenen Ek 1. Maddenin İncelenmesi
1. Genel Açıklama
54. 3194 sayılı Kanun, yerleşim yerleri ile bu
yerlerdeki yapılaşmaların plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun
gerçekleşmesini sağlamayı amaçlamakta olup arazi ve arsa düzenlemesi sırasında
kamu hizmetleri ve tesisleri için yeterli yerlerin ayrılması konusunda hükümler
de içermektedir. İmar hukuku düzenlemelerinin temel amacı, düzgün yapılaşmanın
gerçekleşmesini sağlamanın yanı sıra belde halkının çalışma, dinlenme, ulaşım,
sağlık, sosyal, kültürel ve güvenlik ihtiyaçlarına çözüm bulmaktır.
55. 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesinin birinci
fıkrasında, belediyeler veya valiliklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve
arsaların dağıtımı sırasında bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar sahanın
-taşınmazların önceki yüzölçümlerinin yüzde kırkını geçmemek kaydıyla-
düzenleme ortaklık payı olarak düşülebileceği hüküm altına alınmıştır. Öte
yandan 3194 sayılı Kanun'un 18. maddesinin dördüncü fıkrasında, düzenleme
ortaklık paylarının toplamı umumi hizmetler için ayrılması gereken yerlerin
alanları toplamından az olduğu takdirde eksik kalan miktarın belediye veya
valilikçe kamulaştırma yolu ile tamamlanacağı hüküm altına alınmıştır. Anılan
Kanun'un 18. maddesinin üçüncü fıkrasında da düzenlemeye tabi tutulan yerlerin
meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha gibi umumi hizmetler ve bu
hizmetlerle ilgili tesisler için kullanılabileceği belirtilmiştir.
56. 3194 sayılı Kanun'un 10. maddesinin birinci
fıkrasında belediyelerin imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren en geç
üç ay içinde bu planı uygulamak üzere beş yıllık imar programlarını
hazırlayacakları, bu programların belediye meclisinde kabul edildikten sonra
kesinleşeceği, beş yıllık imar programları sınırları içinde kalan alanlardaki
kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan yerleri ilgili kamu kuruluşlarının,
bu program süresi içinde kamulaştıracağı öngörülmüştür.
57. 3194 sayılı Kanun'un 5. maddesinde uygulama
imar planı "tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu
işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin
yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli
imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri
ayrıntıları ile gösteren plan" olarak tanımlanmıştır.
2. İptal Talebinin Gerekçesi
58. Dava dilekçesinde özetle; kuralın
yasalaştırılmasında kamu yararının gözetilmediği, kuralla hak sahiplerinin
yargı kararı ile elde edebileceği hakların bertaraf edilmesinin amaçlandığı,
idareye tanınan beş yıllık sürenin idareye geniş, süresi belirsiz takdir yetkisi
tanıdığı, idarelerin kamulaştırma yapmak yerine hukuka aykırı olarak el atmayı
sürdürecekleri, malikin dava açma hakkının ötelendiği, kuralda yer alan
"...bütçe imkânları dâhilinde...'" ibaresinin tamamen idareyi
koruyucu, malike zarar veren nitelik taşıdığı, dava konusu maddenin ikinci
fıkrasının idareyi koruyucu, gerçek değeri belirlemekten uzak, maliki mağdur
edici bir düzenleme olduğu, idare mahkemelerinin tapunun iptali ile başkası
adına tescil etme yetkilerinin bulunmadığı hâlde kural ile idari usul yasasına
aykırı olarak idare mahkemelerine yetkili olmadığı anılan konuda karar verme
zorunluluğunun getirildiği; maddenin üçüncü fıkrasındaki düzenlemede ise beş
yıllık sürenin bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren başlatılması ve
görülmekte olan, kesinleşmemiş davalara da bu kanun hükümlerinin
uygulanacağının kabul edilmesinin devam eden ve kesinleşen davaların sonucunu
etkileyen ve mahkemelerin kararlarının uygulanmasını geciktiren bir nitelik
taşıdığı, kanunların hukuki güvenlik ilkesi nedeniyle geriye etkili olamayacağı
ilkesiyle çeliştiği, tüm davaların beş yıllık sürenin dolmadığı gerekçesiyle
reddine neden olacağı, beş yıl sonra yeniden harç ve yargılama gideri ödenmek
şartıyla dava açılabileceğinden malikin ayrı bir külfete katlanmak zorunda
kalacağı, sadece 9/10/1956 ila 4/11/1983 tarihlerini kapsayan dönemde fiilî el
atma nedeniyle oluşan mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla getirilen Kanun'un
geçici 6. maddesindeki istisnai düzenlemenin dava konusu kural nedeniyle bu
tarihler sonrasındaki hukuki el atmalara da uygulanması sonucunu doğurduğu
belirtilerek dava konusu kuralın Anayasa’nın 2., 6., 7., 8., 9., 10., 11., 35.,
36., 46., 90., 125., 138., 142. ve 176. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
3. Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
a. Maddenin Birinci Fıkrasının Birinci Cümlesi
59. 6216 sayılı Kanun'un 43. maddesi uyarınca
kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 13. maddesi yönünden de incelenmiştir.
60. Dava konusu maddenin birinci fıkrasının
birinci cümlesinde; uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî
kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde
tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının
yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içinde imar programlarının veya
imar uygulamalarının yapılacağı ve bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazların
ilgili idarelerce kamulaştırılacağı veya her hâlde mülkiyet hakkını
kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı
değişikliği yapılacağı veya yaptırılacağı belirtilmektedir.
61. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci
fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir" denilmek
suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmış, ikinci fıkrasında da bu hakka
ancak kamu yararı nedeniyle ve kanunla sınırlama getirilebileceği
belirtilmiştir. Birey özgürlüğü ile doğrudan ilgili olan mülkiyet hakkı bireye
emeğinin karşılığına sahip olma ve geleceğe yönelik planlar yapma olanağı
tanıyan temel bir haktır. Mülkiyet hakkı, genel olarak bir kimsenin başkasına
zarar vermemek ve kanunların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla bir şeyden
dilediği biçimde yararlanma, tasarruf etme, başkasına devretme, kullanım
biçimini değiştirme, harcama ve tüketme yetkilerini kapsamaktadır.
62. Anayasa'nın kamulaştırmayı düzenleyen 46.
maddesinde de "Devlet ve kamu tüzel kişileri; kamu yararının gerektirdiği
hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan
taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve
usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya
yetkilidir./Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden
ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve
sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların
yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan
toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle
ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu
takdirde taksitler eşit olarak ödenir./Kamulaştırılan topraktan, o toprağı
doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin
ödenir./İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple
ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek
faiz uygulanır." denilmektedir.
63. İmar planlarının belirli aralıklarla
düzenlemeye konu alanın imar ve gelişimini denetim altına almayı amaçlamasından
dolayı imar planı ile getirilen esasların bir anda gerçekleştirilebilmesi
hukuki, mali ve teknik sebeplerden dolayı mümkün değildir. İmar uygulamaları
geniş ölçekli ve yatırım maliyetini gerektiren uygulamalardır. Bu nedenle imar
uygulamasının yürürlüğe girmesiyle birlikte kamu hizmetlerine veya resmî
kurumlara tahsis edilen taşınmazların hemen kamulaştırılabilmesi mümkün
değildir. Dolayısıyla imar planlarının uygulanması amacıyla yapılması gereken
imar, yapı ve kamulaştırma işlemlerinin bir programa bağlanarak imar planı
uygulamasının bölümlere ayrılmasında ve bunların belirli bir zaman diliminde
gerçekleştirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır. İmar uygulamaları konusunda
devletin geniş bir takdir yetkisi bulunmakta olup esas itibarıyla mülkiyetin
kullanılmasının kontrolü çerçevesinde yapılan bir müdahale söz konusudur. Ancak
imar planlaması gibi karmaşık ve düzenleme yapılmasını gerektiren alanlarda
kamu makamlarının şehir planlamasına yönelik politikalarında sahip olmaları
doğal olan bu takdir yetkisinin, imar sınırlandırılması ile ortaya çıkardığı
durumun mülkiyet hakkının korunması ile kamusal çıkarların gerekleri arasında
sağlanması gereken dengeyi bozmaması ve taşınmaz malikleri açısından meşru
sayılamayacak olan ferdî ve aşırı nitelikte bir yük oluşturmadan kullanılması
gerekmektedir ( AYM, E. 1999/3 3, K. 1999/51, 29/12/1999; Yunis Ağlar, B. No:
2013/1239,20/3/2014, §§ 45,49 ).
64. Maddenin birinci fıkrasının birinci
cümlesini oluşturan kural, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden
itibaren beş yıllık süre sonunda, tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar
hakkında kamulaştırma kararı verilmesini veya mülkiyet hakkının kullanılmasına
engel teşkil eden kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği
yapılması gerektiğim hükme bağlamaktadır. İlgili idarenin taşınmazla ilgili
kamulaştırma kararı vermemesi ya da kısıtlılığı kaldıran imar planı değişikliği
yapmaması hâllerinde kuraldan sonra gelen cümlede taşınmaz maliklerine dava
açma hakkı da tanınmaktadır. 3194 sayılı Kanun'da da imar planlarının beşer
yıllık imar programları yapılarak bir program dâhilinde ve etaplar hâlinde
uygulanması, kamulaştırmaya ilişkin ödeneğin yatırımcı kuruluşun bütçesine
aktarılması gerektiği öngörülmüştür. Kuralda bir taşınmazla ilgili imar
sınırlamasından sonra imar planının yürürlüğe girmesinden itibaren imar
uygulamasının gerçekleştirilmesi, kamulaştırma veya imar planı
değişikliklerinin gerçekleştirilmesi için beş yıllık makul bir süre
öngörülmüştür. Söz konusu sürenin idareye süresi belirsiz bir takdir yetkisi
tanınması sonucunu doğurduğu söylenemez. Bu takdir yetkisi çerçevesinde, kamu
yararı amacının gerçekleştirilmesi yönünden belirtilen hukuki engeller
sebebiyle malikin belirlenen makul süre boyunca bu kısıtlamalara katlanması
beklenebilir. Kuralda öngörülen beş yıllık süre, hak sahiplerine aşırı ve
orantısız bir yük getirmemekte; mülkiyet haklarını ihlal etmemektedir.
Kamulaştırma ile imar kısıtlamalarıyla beş yıl süresince katlanılan külfetin de
karşılanması öngörülmüştür. Maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinde,
mülkiyet hakkını kısıtlayan imar planı değişikliğinin yapılmaması hâlinde
taşınmazın ilgili idare tarafından kamulaştırmasının amaçlandığı
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kamulaştırma Anayasa'nın 46. maddesi çerçevesinde,
bu maddede öngörülen ilkelere göre gerçekleşecektir.
65. Açıklanan nedenlerle iptali istenen maddenin
birinci fıkrasının birinci cümlesi, Anayasa'nın 2, 13, 35. ve 46. maddelerine
aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir.
Maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinin
Anayasa'nın, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 36, 90, 125, 138, 142. ve 176. maddeleriyle
ilgisi görülmemiştir.
b. Maddenin Birinci Fıkrasının Birinci Cümlesi
Dışında Kalan Bölümü
66. Dava konusu maddenin birinci fıkrasının
birinci cümlesi dışında kalan bölümü, ilgili idarelerin beş yıllık sürede
belirtilen işlemleri yapmamaları hâlinde izlenecek süreci öngörmektedir.
Maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesi beş yıllık süre içinde birinci
cümlede açıklanan işlemlerin yapılmaması hâlinde taşınmazların malikleri
tarafından, bu Kanun'un geçici 6. maddesindeki uzlaşma sürecinin ve 3194 sayılı
Kanun'da öngörülen idari başvuru ve işlemlerin tamamlanmasından sonra
taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava
açılabileceğini düzenlemektedir. Maddenin ikinci fıkrasında, birinci fıkra
uyarınca dava açılması hâlinde taşınmazın ya da üzerinde tesis edilen irtifak
hakkının dava tarihindeki değerinin bu Kanun'un 15. maddesine göre bilirkişi
incelemesi yapılarak taşınmazın hukuken tasarrufunun kısıtlandığı veya
taşınmazına fiilen el konulduğu tarihteki nitelikleri esas alınmak suretiyle
mahkemece tespit edileceği, taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya
terkinine hükmedileceği açıklanmaktadır. Maddenin üçüncü fıkrasına göre bu
kural kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılacak dava ve takiplerde bu
Kanun'un geçici 6. maddesinin üçüncü, yedinci, sekizinci ve on birinci fıkra
hükümleri, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılan ancak henüz
karara bağlanmayan veya kararı kesinleşmeyen davalara bu madde hükümleri,
kesinleşen ancak henüz ödemesi yapılmayan kararlar hakkında ise geçici 6.
maddenin üçüncü, sekizinci ve on birinci fıkra hükümleri uygulanacaktır.
Maddenin dördüncü fıkrasında, Kanun'un geçici 6. maddesinin sekizinci fıkrası
uyarınca ayrılması gereken yüzde iki oranındaki ödeneklerin yüzde dört olacağı,
ilave olarak ayrılan yüzde iki oranındaki ödeneğin münhasıran bu ek madde ile
geçici 11. ve geçici 12. maddeler kapsamında yapılacak ödemelerde
kullanılacağı, yapılacak ödemelerin toplam tutarının ilave olarak ayrılan
ödeneğin toplamını aşması hâlinde ödemelerin en fazla on yılda ve geçici 6.
maddenin sekizinci fıkrası hükmüne göre yapılacağı hükme bağlanmıştır.
67. İmar uygulamalarıyla taşınmazların umumi
hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmasında dikkate alman kamu yararı amacı ile
kısıtlanan mülkiyet hakkının korunması arasındaki adil dengenin sağlanmasındaki
yollardan biri de kamulaştırmadır. Kamulaştırma ile imar kısıtlamalarıyla beş
yıl süresince katlanılan külfet de karşılanacaktır. Kanun koyucunun maddenin
dava konusu birinci fıkrasının birinci cümlesi uyarınca mülkiyet hakkını
kısıtlayan imar planı değişikliğinin yapılmaması hâlinde taşınmazın ilgili
idare tarafından kamulaştırılmasını amaçladığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla
kamulaştırmanın Anayasa’nın 46. maddesi çerçevesinde öngörülen ilkelere göre yapılması
gerekmektedir.
68. Anayasa’nın 46. maddesine göre özel
mülkiyette bulunan taşınmazların gerçek karşılıklarının nakden ve peşin olarak
ödenmesi, maddede sayılan istisnai hâllerde taksitlendirme süresinin beş yılı
aşamaması, taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma
bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faizin uygulanması
kamulaştırma için belirtilen esaslardır.
69. Anayasa’nın anılan maddesinde öngörülen
kamulaştırma, Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınmış olan mülkiyet
hakkına getirilmiş anayasal bir sınırlamadır. Bu itibarla 46. maddede
belirtilen kamulaştırmanın anayasal öğelerine uygun bir düzenleme, 35. maddeye
bir aykırılık oluşturmayacaktır.
70. Uygulama imar planlarının yürürlüğe
girmesinden itibaren beş yıllık süre içinde kamulaştırma veya kısıtlılığı
kaldıran imar planı değişikliğinin yapılmaması hâlinde maddenin birinci
fıkrasının ikinci cümlesine göre idari yargıda dava açılmasından önce uzlaşma
sürecinin tamamlanması gerekmektedir. Kanun'un geçici 6. maddesinin üçüncü
fıkrasına göre uzlaşmada, idareye ait taşınmazın trampası, idareye ait taşınmaz
üzerinde sınırlı ayni hak tanınması ve imar mevzuatı çerçevesinde başka bir
yerde imar hakkı kullandırılması seçeneklerine öncelik verilmektedir. Bu
seçenekler üzerinde uzlaşmanın mümkün olmaması hâlinde nakdi bedel üzerinden
uzlaşma yapılabileceği kabul edilmektedir. Böylece beş yıllık bir süreden sonra
uzlaşma için geçirilecek süre dava açılmasını geciktirecek ve Anayasa’nın 46.
maddesinde kamulaştırmanın esaslarından birini oluşturan nakden ödeme son
seçenek olarak uygulanacaktır.
71. Maddenin ikinci fıkrası, idari yargıda
açılacak davada taşınmazın ya da üzerinde tesis edilen irtifak hakkının
değerinin dava tarihine göre belirleneceğini, ancak taşınmazın hukuken
tasarrufunun kısıtlandığı veya taşınmaza fiilen el konulduğu tarihteki
niteliklerinin esas alınacağını öngörmektedir. Anayasa’nın 46. maddesine göre
kamulaştırmanın anayasal öğelerinden biri gerçek karşılık olup, kamulaştırılan
taşınmazın bedeline dair yasal düzenlemelerin Anayasa'da öngörülen gerçek
karşılık ölçütüne uygun olması gerekmektedir. Kural ile taşınmazın değerinin
tespitinde esas alınan hukuken tasarrufun kısıtlandığı veya taşınmaza fiilen el
konulduğu tarihteki taşınmazın niteliklerinin maddede öngörülen beş yıllık süre
geçtikten sonra dava açılabileceği de dikkate alınırsa dava tarihi itibarıyla
değişmesi mümkündür. Böylece taşınmazın hâlihazır nitelikleri yerine hukuken
tasarrufunun kısıtlandığı veya taşınmaza fiilen el konulduğu nitelikleri
gözetilerek dava açma tarihi itibarıyla değerinin belirlenmesi taşınmazın
bedelinin gerçek karşılığa ulaşması bakımından elverişli değildir.
72. Maddenin üçüncü fıkrasında, davaların
açıldığı tarihlere ve kesinleşme durumlarına göre uygulanacak hükümler
gösterilmektedir. Bu maddenin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda
geçici 6. maddenin üçüncü, yedinci, sekizinci ve on birinci fıkra hükümleri
uygulanacaktır. Geçici 6. maddenin üçüncü fıkrası idare ile hak sahibi
arasındaki uzlaşma sürecini, yedinci fıkrası mahkeme ve icra harçları ile her
türlü vekâlet ücretlerinin maktu olarak belirleneceğini, sekizinci fıkrası
ödemeler için bütçede ayrılacak pay oranları ile ödemelerin taksitlerle
gerçekleştirilebileceğini, taksitlendirme süresince kanuni faiz ödeneceğini, on
birinci fıkrası ise ödenecek olan bedelin tahsili sebebiyle idarelerin mal, hak
ve alacaklarının haczedilemeyeceğini düzenlemektedir. İptali istenen maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten önce açılan ancak henüz karara bağlanmayan veya
kararı kesinleşmeyen davalara da bu madde hükümleri, kesinleşen ancak henüz
ödemesi yapılmayan kararlarda da geçici 6. maddenin üçüncü, sekizinci ve on
birinci fıkra hükümleri uygulanacaktır. Bu hükümler 9/10/1956 ile 4/11/1983
tarihleri arasında meydana gelen kamulaştırmasız el atmalara dayalı tazminat
talepleri için geçmişe yönelik bazı mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla
çıkarılan ve istisnai nitelik taşıyan hükümlerdir. Sadece belirli bir dönem
için öngörülmüş olan ve bu nedenle istisnai nitelik taşıyan anılan hükümlere
genel nitelik kazandırılarak bu hükümlerin, ilişkin olduğu dönemle sınırlı
olmaksızın başka olaylara da uygulanacağının öngörülmesi Anayasa'nın 46.
maddesinde yer alan güvencelerle bağdaşmaz.
73. Maddenin dördüncü fıkrasında ise taşınmaz
maliklerinin açtıkları davalar sonucunda ödenecek bedellerle ilgili ayrılması
gereken ödeneklerin oranları, ödemelerin toplam tutarının ilave olarak ayrılan
ödeneğin toplamını aşması hâlinde ödemelerin on yıla kadar
taksitlendirilebileceği ve taksitlendirme hâlinde kanuni faiz ödeneceği
belirtilmektedir. Kural ile taşınmazların değeri olarak hükmedilen bedelin
ödenmesi için bütçeden belli bir pay ayrılması, ödemelerin taksitlendirilmesi
ve bu ödemelerde kanuni faizin uygulanması kamulaştırmada anayasal ilkeler
olarak ifade edilen nakden ve peşin olarak ödeme ile kamu alacakları için
öngörülen en yüksek faizin uygulanmasına aykırılık teşkil etmektedir. Anılan
ilkeler uyarınca idarenin kamulaştırma kararı alabilmesi, kamulaştırma bedelini
ödeyecek yeterli ödeneğinin bulunmasına bağlıdır. Diğer taraftan iptali
istenilen düzenlemeler Anayasa'nın 46. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan
taksitle ödemenin öngörülebileceği istisnai durumlar kapsamına da
girmemektedir. Taksitlendirme hâlinde 3095 sayılı Kanun'a göre ödenecek olan
kanuni faiz oranı da kamulaştırmada uygulanacak olan kamu alacakları için
öngörülen en yüksek faiz oranından daha düşüktür.
74. Dava konusu ek 1. maddenin birinci
fıkrasının birinci cümlesi dışında kalan kısmında yer alan düzenlemeler gereği
süresinde kamulaştırma yapılmaması hâlinde taşınmaz malikleri ilgili idare
aleyhine dava açma hakkını elde etmekle birlikte, Kanun'un geçici 6.
maddesindeki malik aleyhine olan hükümlerin sürekli nitelikte uygulanması
Anayasa Mahkemesinin 1/11/2012 tarihli ve E.2010/83, K.2012/169 sayılı
kararında da açıklandığı üzere bu davalarda kamulaştırma için Anayasa'nın 46.
maddesinde öngörülen güvenceleri etkisiz bırakacaktır.
75. Maddenin bu bölümünün Kanun'un yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren sürekli uygulanması, idarelerin özel mülkiyete
kamulaştırmasız el atma yoluyla müdahalesinin de sürekli hâle gelmesine sebep
olabilecek niteliktedir. İdareler kural ile kamulaştırma yapmak yerine
kamulaştırma için Anayasa'da belirtilen ilkelere aykırı olarak taşınmazları
elde edebilme imkânına sahip olabilecektir. Böyle bir durumda devletin hukuka
bağlılığı ilkesi zedeleneceği gibi bireyler açısından hukuki güvenlik ve
öngörülebilirlik de ortadan kalkacaktır. Bir hukuk devletinde kanunların hukuka
aykırı uygulamaları teşvik etmesi kabul edilemez.
76. Açıklanan nedenlerle maddenin birinci
fıkrasının birinci cümlesi dışında kalan bölümü, Anayasa'nın 2, 35. ve 46.
maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesi
dışında kalan bölümü, Anayasa'nın 2., 35. ve 46. maddelerine aykırı görülerek
iptal edildiğinden bu bölümün Anayasa'nın 6., 7., 8., 9, 10., 11., 36., 90.,
125., 138., 142. ve 176. maddeleri yönünden ayrıca incelenmesine gerek
görülmemiştir.
< Önceki | Sonraki > |
---|