T.C.
YARGITAY
18.
HUKUK DAİRESİ
E.
2014/6465
K.
2014/12547
T.
11.9.2014
DAVA
: Dava dilekçesinde, bağımsız bölümde beslenen köpeğin
uzaklaştırılması istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm
davacı yönetim vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz
isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar
okunup gereği düşünüldü:
KARAR
: Dava, davalının kendi bağımsız bölümünde köpek beslemesi sebebiyle, yasaya ve
yönetim planına aykırı davranışa son verilerek, köpeğin site dışına çıkarılması
istemine dair olup, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
SONUÇ
: Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davaya konu taşınmazın
yönetim planının D/1/d maddesinde "bağımsız bölümlerde ve eklentilerinde
kuş, balık gibi evcil hayvanlar hariç, başka hayvanlar besleyemezler,
besledikleri hayvanların da diğer kat maliklerini rahatsız etmemesini
sağlarlar. Aksi takdirde site kat malikleri sorun çıkaran hayvanın site dışına
çıkarılmasını isteyebilirler. Bu konuda site kat maliklerinin alacağı kararlara
hayvan sahipleri uymak zorundadırlar" denilmekte olup balık, kuş gibi
evcil hayvanların beslenmesi, çevreye rahatsızlık vermemesi koşuluyla yer
aldığı, davaya konu köpeğin de evcil hayvan kapsamında bulunduğu ve çevreye
rahatsızlık verdiği de kanıtlanamadığına göre davanın bu gerekçeyle reddi
yerine yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesi doğru değil ise de, sonucu
itibariyle doğru olan kararın gerekçe değiştirilerek ONANMASINA, temyiz peşin
harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 11.9.2014 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.
YEREL
MAHKEME İLAMI
T.C.
İSTANBUL
ANADOLU
12. SULH HUKUK MAHKEMESİ
ESAS
NO : 2012/542 Esas
KARAR
NO : 2013/432
DAVA:
Kat Mülkiyeti Kanunundan Kaynaklanan Davalar
DAVA
TARİHİ: 12.6.2012
KARAR
TARİHİ: 29.3.2013
Mahkememize
açılan 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 33/2 maddesi uyarınca 'Hakimin
müdahalesi' ile yönetim planına aykırı olarak evde beslenen köpeğin
uzaklaştırılması davasının yapılan açık yargılama sonucunda;
GEREĞİ
DÜŞÜNÜLDÜ:
KARAR
: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI:
Davacı
Detaykent Sitesi Yöneticiliği vekili Av. A. K. mahkememize sunmuş olduğu dava
dilekçesi ile;
-Davalının
……. Sitesi A blok, …. numaralı bağımsız bölümde ikamet ettiğini, bağımsız
bölümünde beslemekte olduğu evcil hayvanı site dışına çıkarması için site
yönetimi tarafından kendisine uygun yollarla bildirim yapılmış olmasına rağmen
davalının aykırı davranışını devam ettirdiğini,
-Kat
Mülkiyeti Kanunu'na göre kat maliklerinin yönetim planı hükümlerine uymakla
yükümlü olduğunu,
- Yönetim
planının kat maliklerinin hakları ve yükümlülükleri başlıklı maddesinin d
bendinde evcil hayvan konusunda yasak bulunduğunu,
-
Davalının bağımsız bölümünde köpek beslediğini ve bu hususun yönetim planı ile
yasakladığını,
-Davalıya……...
Noterliği'nin … yevmiye numaralı ihtarnamesinin tebliğ edildiğini,
Belirterek,
ev hayvanın site dışına çıkartılmasına karar verilmesini talep ettiği
görülmektedir.
Buna
göre davacı tarafın davasını yalnızca yönetim planındaki düzenlemeye
dayandırdığı ve köpeğin rahatsızlık verdiğine dair herhangi bir iddia öne
sürmediği görülmektedir.
Davacı
vekili 27.2.2013 havale tarihli dilekçesinde, köpeğin dava açıldıktan sonra
evden uzaklaştırıldığını bildirmiş, son celsede davalının beyanı ile köpeğin
tekrar eve alındığı anlaşılmıştır.
29.3.2013
tarihli celsede Davacı vekiline köpeğin rahatsızlık verip vermediği sorulmuş,
davacı vekili başka bir delil sunmayacaklarını, davalının davayı kabul
ettiğini, köpeği gönderdiğini, ancak geri almak istediğini, talep gibi köpeğin
uzaklaştırılmasına karar verilmesini belirtmiştir.
Davalı
18.7.2012 havale tarihli dilekçesinde, dava edilen köpeğin uzun süredir
psikolojik tedavi gören oğluna ait olduğunu, davaya konu evcil köpeğin oğlunun
rehabilitasyon ve tedavisi için doktor tarafından önerildiğini savunmuştur.
Davalı
30.1.2013 tarihli ilk celsede, dava açıldıktan sonra dava ile uğraşmamak için
köpeği kızının evine gönderdiğini savunmuş, ancak 29.3.2013 tarihli duruşmada
kızının tekrar eve döndüğünü, bu sebeple köpeği mecburen geriye aldığını
savunmuştur.
DELİLLER:
Tapu
kaydı dosyaya getirtilmiş olup, davalı …….. mh., 14516 parselde, A blok, 21
numaralı bağımsız bölümün maliki olduğu ve 25.5.2009 tarihli yönetim planının
taşınmazın beyanlar kısmına işlenmiş olduğu anlaşılmıştır.
Taşınmazın
kat mülkiyetine çevrilmiş olması nedeniyle, davada 634 Sayılı Kat Mülkiyeti
Kanunu'nun uygulanacağı açıktır.
Yönetim
planı örneği dosyaya getirtilmiş olup, 25.5.2009 tarihli yönetim planının kat
maliklerinin hakları ve yükümlülükleri bölümünün 1/d maddesinde "Bağımsız
bölümde ve eklentilerde kuş, balık gibi evcil hayvanlar hariç, başka hayvanlar
besleyemezler. Besledikleri hayvanlarında diğer kat maliklerini rahatsız
etmemesini sağlarlar. Aksi takdirde site kat malikleri sorun çıkaran hayvanın
site dışına çıkarılmasını isteyebilirler. Bu konuda site kat malikleri
kurulunun alacağı kararlara hayvan sahipleri uymak zorundadır"
düzenlemesinin bulunduğu görülmektedir.
Dosyaya
sunulan site genel kurulunun 26.2.2012 tarihli toplantısına ait karar defteri
fotokopisinde "Evcil hayvanlar için yönetim planında da yazan evcil hayvan
beslenmemesi maddesi uyarınca evcil hayvanı olanların hakkında yönetime dava
açma yetkisinin verilmesi oylandı. Oy çokluğu ile kabul edildi." şeklinde
yönetime evcil hayvanlar konusunda dava açma yetkisinin verildiği
görülmektedir.
Üsküdar
5. Noterliğinin 19.3.2012 tarih, 7758 yevmiye numaralı ihtarnamesinde, davalıya
ihtarname keşide edilerek hayvanın acilen site dışına çıkartılmasının ihtar
edildiği, ihtarnamenin 29.3.2012 tarihinde davalıya tebliğ edildiği
görülmektedir.
DELİLLERİN
DEĞERLENDİRİLMESİ:
Davacı
Detaykent Sitesi yönetiminin dava açma hakkı site genel kurulunun 26.2.2012
tarihli toplantısına ait karar defteri fotokopisi ile anlaşılmaktadır. Site
yönetimi adına vekaletname veren yönetici şirket temsilcisinin yetkisi taraflar
arasında ihtilaf konusu olmadığından ayrıca araştırılmamıştır.
Davalının
bağımsız bölüm maliki olup pasif husumet ehliyetine sahip olduğu
anlaşılmaktadır.
Davalının
evde köpek beslediği davalının da kabulü ve mahkememizin keşifteki gözlemi ile
sabittir.
Ancak
köpeğin çevreye rahatsızlık verdiği iddia olunmamış, son celsede davacı
vekilinden açıkça sorulmasına rağmen başka bir delil sunmayacağını beyan
etmiştir.
Açılan
dava ile davacı site yönetimi, 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 33/2 maddesi
uyarınca hakimin müdahalesini ve yönetim planına aykırı olarak yüksek katlı
binaya ait bağımsız bölümde bulundurulan köpeğin bağımsız bölümden
uzaklaştırılmasını istemiştir.
Köpeğin
çevreye rahatsızlık verdiği iddia olunmadığından, mahkememizce hukuksal
değerlendirme yalnızca yönetim planı ile yasaklanan yerde köpek bulundurulup
bulundurulamayacağına yönelik olarak yapılmıştır.
YARGISAL
UYGULAMALAR:
Şu
ana kadar genel kabul görmüş ve yerleşmiş yargısal uygulamalara göre,
Yönetim
planında, bağımsız bölümlerde evcil hayvan bakılması yasaklanmış ise, yönetim
planının bağlayıcılığı karşısında, evcil hayvanın çevreye rahatsızlık verip
vermediğine bakılmaksızın, yönetim planına aykırı olarak bakılan evcil hayvanın
bağımsız bölümden uzaklaştırılmasına karar verilmektedir.
Yönetim
planı evcil hayvan bakılması konusunda bir düzenleme içermiyor ise bu durumda
sorun 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 18. maddesinde düzenlenen kat
maliklerinin 'birbirini rahatsız etmemek' yükümlülüğü ve Türk Medeni Kanunu'nun
737. maddesinde düzenlenen taşınmaz malikinin 'Komşusuna zarar verecek
davranışlardan kaçınma' yükümlülüğü kapsamında değerlendirilmiştir.
Bu
durumda evcil hayvanın diğer kat maliklerine ve çevreye,
-Saldırgan
davranarak kişisel güvenliği ve huzuru bozmak
-Havlayarak
veya başka şekillerde gürültü yaparak gürültü kirliliği yaratmak,
-Dışkılamak,
kıl dökmek vs. şekilde çevreyi kirletmek,
-Ve
sair şekillerde çevreye rahatsızlık vermek,
şeklinde
rahatsızlık verip vermediği araştırılmakta, verilen rahatsızlık 'birbirini
rahatsız etmemek' yükümlülüğünün ihlali boyutlarına ulaşmış ise evcil hayvanın
evden uzaklaştırılmasına karar verilmektedir.
Yönetim
planında açıkça yasaklanmış değil ise ve çevreye rahatsızlık vermiyor ise evden
uzaklaştırma taleplerinin reddine karar verilmektedir.
Yargıtay
18. Hukuk Dairesi'nin 1992/13261 esas, 1993/1653 karar sayılı kararında 'Yönetim
planında köpek beslenmesi konusunda bir yasak bulunmadığına göre Kat Mülkiyeti
Kanununun 18. maddesinin 1. fıkrasında yazılı "rahatsız etmeme"
koşulunun kanıtlanması gerekir. Köpek, evcil bir hayvan olup günümüzde birçok
ailenin beslediği hayvanlardandır. O sebeple köpeğin bizatihi varlığının
rahatsız edici bir unsur olarak kabulü mümkün değildir' denilmek
suretiyle üstte açıklanan uygulama belirtilmiştir.
Yargıtay
H.G.K.'nun 19.2.1982 tarih, 1981/5- 780 esas, 1982/131 karar sayılı kararında
da, "dava konusu
olayda yönetim planının 5. maddesiyle kat maliklerinin kendi bölümlerinde
(...kedi,köpek, tavuk gibi hayvanları...) beslemeleri açıkca men edilmiş
bulunması itibari ile 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun yukarda değinilen 28.
Maddesi hükmüne göre davalı ile diğer bütün kat maliklerinin söz konusu
maddenin açık hükmü karşısında bu men hükmüne aynen uymak zorunluluğu altında
bulunduklarının kabulü gerekir." şeklinde yönetim planının bağlayıcı
olduğu vurgulanmaktadır.
Yargıtay
18. Hukuk Dairesinin 12.9.1995 tarih, 1995/8815 esas, 1995/8554 karar, aynı
dairenin 13.4.1995 tarih, 1995/3870- 1995/4585 karar sayılı kararlarında da
benzer şekilde yönetimplanında ev hayvanı beslenmesi konusunda yasak bulunduğu
durumda yasağın uygulanacağı kabul edilmiştir.
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi'nin
10.7.1995 tarih, 1995/7532 esas-1995/8102 kararında açık bir şekilde "Kat
Mülkiyeti Kanunu 28 maddesine göre tüm kat maliklerinin bağlayıcı sözleşme
niteliğinde olan yönetim planında, bağımsız bölüm ve eklentilerinde kedi, köpek
gibi hayvanların beslenmesi açıkça yasaklanmış ise, bağımsız bölümde beslenen
köpek çevresine rahatsızlık vermemiş olsa dahi uyuşmazlık halinde mahkemece
yönetim planı hükmünün uygulanması zorunludur." denilerek yönetim planının
rahatsızlık verilip, verilmemesine bakılmaksızın uygulanacağı belirtilmiştir.
Açıklanan yargısal uygulamalar, çevreye
rahatsızlık vermeyen ev hayvanlarının evden uzaklaştırılıp uzaklaştırılmaması
konusunda 'Yönetim Planı'nı esas almaktadır.
Bu
durumda Yönetim planının 'Hukuksal Niteliği' mahkememizce inceleme konusu
yapılmalıdır.
YÖNETİM
PLANININ HUKUKSAL NİTELİĞİ:
634
Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 28. maddesi aynen şöyledir.
B
YÖNETİM PLANI:
Madde
28 - Yönetim planı yönetim tarzını, kullanma maksat ve şeklini yönetici ve
denetçilerin alacakları ücreti ve yönetime ait diğer hususları düzenler.
Yönetim planı, bütün kat maliklerini bağlayan bir sözleşme hükmündedir.
Yönetim
planında hüküm bulunmayan hallerde, ana gayrimenkulün yönetiminden doğacak
anlaşmazlıklar bu yasaya ve genel hükümlere göre karara bağlanır.
(Değişik
fıkra: 13.4.1983 - 2814/11 md.) Yönetim planının değiştirilmesi için bütün kat
maliklerinin beşte dördünün oyu şarttır. Kat maliklerinin 33. maddeye göre
mahkemeye başvurma hakları saklıdır.
Yönetim
planı ve bunda yapılan değişiklikler, bütün kat malikleriyle onların külli ve
cüzi haleflerini ve yönetici ve denetçileri bağlar.
Yönetim
planının ve onda sonradan yapılan değişikliklerin tarihi, kat mülkiyeti
kütüğünün (Beyanlar) hanesinde gösterilir ve bu değişiklikler yönetim planına
bağlanarak kat mülkiyetinin kuruluş belgeleri arasında saklanır.
Görüldüğü
üzere kanun, yönetim planının bütün kat maliklerini bağlayan bir sözleşme
hükmünde olduğunu açıkça belirtmiştir.
Bütün
kat maliklerini bağlayan 'Yönetim Planı'nın ne şekilde oluştuğu incelendiğinde;
634
Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 12/b maddesi, kat mülkiyetinin kurulması sırasında
kat mülkiyetini kuran malik veya malikler tarafından imzalanmış bir yönetim
planının tapu idaresine verilmesinin zorunlu olduğunu düzenlemektedir.
Buna
göre 'Yönetim Planı', tüm kat maliklerinin bir araya gelerek oluşturdukları ve
uzlaşma ile oluşturulmuş bir belge değildir.
Uygulamada
kat mülkiyeti, çoğunlukla müteahhit firma tarafından inşaata başlanır iken
kurulmakta, müteahhit firma tek başına oluşturduğu 'Yönetim Planı'nı diğer
belgeler ile birlikte tek başına imzalayarak tapu idaresine vermekte ve bu
yönetim planı kat mülkiyeti kütüğünün beyanlar hanesine işlenerek, inşa edilen
ana taşınmazda bağımsız bölüm edinen tüm kat maliklerini bağlamaktadır.
Yönetim
planının çoğunlukla müteahhit firma tarafından tek başına oluşturulmasına
rağmen değiştirilebilmesi için ancak bütün kat maliklerinin beşte dördünün
oyuna ihtiyaç duyulması 'Yönetim Planı'nı son derece önemli kılmaktadır.
Nitekim
davamızda 'Yönetim Planı'nın 25.5.2009 tarihinde 7-8 kişi tarafından
imzalanarak oluşturulduğu, kat maliklerinin bu tarihten çok daha sonra ana
taşınmazdan bağımsız bölüm edindikleri görülmektedir.
Belirtildiği
üzere 'Yönetim Planı' kat maliklerince müzakere edilerek oluşturulmamış,
müteahhit firma tarafından tek taraflı olarak düzenlenmiştir.
Ancak
634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun,
-28/1
maddesinde, yönetim planının bütün kat maliklerini bağlayan sözleşme hükmünde
kabul edilmesi,
-28/3
maddesinde, yönetim planının bütün kat maliklerini bağlayacağının düzenlenmesi,
Karşısında
'Yönetim Planı'nın hukuksal niteliğinin 'Bütün kat maliklerini bağlayan
sözleşme' olduğu açıktır.
Bu
durumda mahkememizce 'Yönetim Planı'nın sözleşme niteliği göz önünde
bulundurularak tarafların hukuksal durumlarının 'Sözleşme' hükümlerine göre
değerlendirilmesi gerekir.
SÖZLEŞMELERİN
HUKUKSAL NİTELİĞİ VE BAĞLAYICILIĞI:
6098
Sayılı Borçlar Kanunu, 1-48 maddelerinde Sözleşmeden D. Borç İlişkileri'ni
düzenlemektedir.
Buna
göre 'Sözleşme' borç doğuran en önemli hukuksal nedendir.
Sözleşme
taraflarına hak ve borçlar doğurur.
Türk
hukukunda sözleşme serbestliği ilkesi benimsenmiştir. Taraflar kanunda
belirtilen belirli durumlar dışında diledikleri konularda serbestçe sözleşme
yapabilirler. Sözleşme, taraflarını bağlar.
Üstte
açıklandığı üzere davamızın çözümünde önemli bir rol oynayan 'Yönetim Planı' Borçlar
Kanunu'nun 1-48. maddelerinde düzenlenmiş bir 'Sözleşme' hükmündedir ve bütün
kat maliklerini bağlayacaktır.
Bağlayıcılık,
tarafların sözleşme hükümlerine uymak zorunda olduğunu, uymaz ise diğer tarafın
hukuksal korunma ve sözleşme hükümlerinin uygulanmasını isteyebileceğini,
tarafların sözleşme hükümlerini sonradan tek taraflı olarak değiştiremeyeceğini
ifade eden, kendisine birçok hukuksal sonuç bağlanmış bir kavramdır.
Ancak,
Borçlar Kanunu'nun 27. Maddesi 'Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu
düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmeler kesin
olarakhükümsüzdür.
Sözleşmenin
içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini
etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça
anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur.' düzenlemesini
içermektedir.
Buna
göre, 'Sözleşme'nin geçerli olabilmesi;
-Kanunun
emredici hükümlerine,
-ahlaka,
-kamu
düzenine,
-kişilik
haklarına,
Aykırı
olmaması koşuluna bağlıdır.
Belirtilen
konularda aykırı hükümler taşıyan sözleşme geçersizdir.
Taraflar,
bir sözleşmede kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik
haklarına aykırı düzenlemeler var ise bu düzenlemelerin hükümsüz sayılması için
hakime başvurabilirler.
Hakim,
görmüş olduğu davada tarafların dayandığı sözleşmede, hükümsüz sayılmasını
gerektirir bu tür bir aykırılık bulunduğunu gördüğünde res'en bu kısmı hükümsüz
sayacaktır. Zira hukukta bu aykırılıklar 'Mutlak Butlan' teşkil edip taraflarca
öne sürülmese dahi hukuksal sonuç doğurmazlar.
Bu
halde mahkememizce 25.5.2009 tarihli 'Yönetim Planı'nın kat maliklerinin
hakları ve yükümlülükleri bölümünün 1/d maddesinde "Bağımsız bölümde ve
eklentilerde kuş, balık gibi evcil hayvanlar hariç, başka hayvanlar besleyemezler.
Besledikleri hayvanlarında diğer kat maliklerini rahatsız etmemesini sağlarlar.
Aksi takdirde site kat malikleri sorun çıkaran hayvanın site dışına
çıkarılmasını isteyebilirler. Bu konuda site kat malikleri kurulunun alacağı
kararlara hayvan sahipleri uymak zorundadır" düzenlemesinin, kanunun
emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı olup
olmadığının incelenmesi gerekir.
Kişilik
haklarının neler olduğu Temel Hak ve Özgürlükler kavramı ile ilintilidir.
Kanunda
açıkça Temel Hak ve Özgürlükler ifadesine yer verilmemiş olsa dahi, temel hak
ve özgürlüklerin, kişilik hakları kavramına dahil olduğu, sözleşmelerin temel
hak ve özgürlüklereaykırı olamayacağı açıktır.
KİŞİLİK
HAKLARI- TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER:
Kişilik
hakları, çok geniş bir kavram olup tarihsel süreç içerisinde gelişme gösteren
bir kavramdır.
Kişilik
Hakları kapsamında, özellikle vazgeçilmez nitelikteki temel hak ve özgürlükler
bir çok uluslararası ve ulusal düzenlemeye konu olmuştur.
-İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi,
-Birleşmiş
Milletler Antlaşması,
-(Avrupa)
İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme ve ek
protokolleri,
-Avrupa
Konseyi Statüsü,
-Kopenhag
Kriterleri,
-Helsinki
Belgesi,
Uluslararası
metinlerden yalnızca birkaçıdır.
Ulusal
düzenlemelerden,
-Anayasa,
-Türk
Medeni Kanunu,
Temel
hak ve hürriyetler ile kişilik hakları konusunda bir çok düzenleme
içermektedir.
Bu
düzenlemelerin 'İnsan'ı konu aldığı şüphesizdir.
Ancak
'İnsan'ın çevresinden ve doğadan soyutlanarak tek başına ele alınması insanı
tanımlamak için yeterli olamaz.
İnsan
Dünya'da tek başına değildir. Dünya, hayvanı ile, bitkisi ile diğer canlılar
ile paylaştığımız yaşam alanımızdır.
İnsan
haklarının gelişme gösterdiği uzun süreçte, insan, diğer canlıları görmezden
gelmiş ve Dünya'nın tek efendisi rolü oynamış ise de bu tutumun devam
ettirilemeyeceği geldiğimiz noktada açık seçik ortaya çıkmıştır.
İnsan
hakları konusunda ilk metinlerden biri olan İnsan ve Vatandaşlık Hakları
Bildirgesi, 28 Ağustos 1789 tarihlidir. Ancak insanlığın bir araya gelerek
gerçek bir hak ve özgürlükler belgesi oluşturması, 10 Aralık 1948 tarihli İnsan
Hakları Evrensel Bildirisi ile mümkün olmuştur. Gelişmeler tamamlanmış
sayılamaz. Halen bir çok eksiği olan insan haklarının, gelişmesi ve dünya geneline
yaygınlaşması, sürekli ve içten bir çabayı zorunlu kılmaktadır.
İnsan
hakları konusunda bu ölçüde ağır yürüyen ve zorlu süreç, hayvan hakları
konusunda henüz neredeyse yolun başında sayılabilir.
HAYVAN
HAKLARI KONUSUNDA DÜZENLEMELER:
A.-Birleşmiş
Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO (United Nations Educational,
Scientific and Cultural Organization) tarafından 15 Ekim 1978'de Paris UNESCO
evinde Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi ilan edilmiştir. Bu metin, 1989
yılında Hayvan Hakları Birliği tarafından tekrar düzenlenerek 1990 yılında
UNESCO Genel Direktörü'ne sunulmuş ve aynı yıl halka açıklanmıştır.
Hayvan
Hakları Evrensel Bildirgesi;
Başlangıçta
'Yaşamın tek olduğunu, yaşayan bütün canlıların ortak bir kökeni olduğunu ve
türlerin evrimi yönünde farklılaştığını, yaşayan bütün canlıların doğal haklara
sahip olduğunu ve sinir sistemi olan her hayvanın kendine özgü hakları
bulunduğunu, bu doğal hakların küçümsenmesi ve hatta kolayca göz ardı
edilmesinin doğa üzerinde ciddi zararlar doğuracağını ve insanoğlunun
hayvanlara karşı suç işlemesine sebebiyet vereceğini, türlerin birlikte
olmasının diğer hayvan türlerinin yaşama hakkının insanoğlu tarafından
tanınmasını ifade edeceğini, insanoğlu tarafından hayvanlara saygı
gösterilmesinin bir insanın bir diğerine gösterdiği saygıdan ayrı
tutulamayacağını dikkate alarak, ilan edilir ki;' düzenlemesinin ardından,
Henüz
1. maddesinde
'Bütün
hayvanlar biyolojik denge kavramı içerisinde varolmak bakımından eşit haklara
sahiptir.'
2.
maddesinde
'Bütün
hayvanlar saygı gösterilme hakkına sahiptir. '
düzenlemeleri
ile Hayvan'ı insanlar gibi hak sahibi varlıklar olarak kabul etmiştir.
Temel
hak ve özgürlüklere dair uluslararası metinler, her türlü hukuksal kuralın
üzerinde yer alır.
Hukukta,
genel olarak Anayasa, normlar piramidinin en üstünde gösterilir. Ancak Anayasa
dahi insanlık ailesinin kabul ettiği temel hak ve özgürlüklere aykırı
düzenlemeler içeremez.
Hayvan
Hakları Evrensel Bildirgesi, hayvanların temel hak ve özgürlüklerini ortaya
koyan temel metin olması nedeni ile hakimin gerek diğer mevzuatı yorumlarken,
gerekse taraflar arasındaki sözleşmeleri incelerken başvuracağı bir metindir.
Bu
yaklaşım ile Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi incelendiğinde,
-Hayvanların
aynı insanlar gibi hak sahibi olabileceği anlaşılmaktadır. Bu düzenleme hayvanı
hak ehliyetine sahip kabul etmektedir.
Hayvan,
aynı insanlar gibi hak ehliyetine sahip kabul edildiğine göre hakim, Borçlar
Kanunu'nun 27. maddesi uyarınca taraflar arasında yapılan sözleşmenin kişilik
haklarına aykırı hükümler içerip içermediğini değerlendirir iken, yalnızca
sözleşmenin tarafı olan insanların kişilik haklarını değerlendirmeyecek,
sözleşmenin hayvanın kişilik haklarına aykırı düzenlemeler içerip içermediğini
de göz önünde bulunduracaktır.
-Bildirgenin
5. Maddesinin 1 ve 2. Fıkralarında '1. Bir insanın desteğine ihtiyaç duyan her
hayvan uygun beslenme ve bakımı görme hakkına sahiptir.
2.
Hiçbir koşul altında terk edilemez veya adil olmayan bir şekilde
öldürülemezler.' düzenlemesi bulunmaktadır.
Bu
düzenleme insana desteğe ihtiyaç duyan hayvanı besleme ve bakımını yapma
yükümlülüğünü yüklemektedir.
B.-2709
Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 90/son maddesi 'Usulüne göre yürürlüğe
konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında
Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle:
7.5.2004-5170/7 md.)Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere
dair milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler
içermesi sebebiyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma
hükümleri esas alınır.' düzenlemesini içermektedir.
Bu
düzenleme uyarınca, TBMM tarafından 4934 Sayılı kanun ile uygun bulunarak kanun
hükmünde sayılan 18 Kasım 1999 tarihinde Strazburg 'da imzalanan "Ev
Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi"nin incelenmesinde;
-Giriş
kısmında,
'İnsanın
yaşayan tüm canlılara ahlakî bir yükümlülüğünün olduğunu tanıyarak ve insan ile
ev hayvanları arasında mevcut özel ilişkileri hatırda tutarak,
Ev
hayvanlarının yaşam kalitesine olan katkılarını ve bunun sonucu olarak da
toplum için taşıdığı önemi dikkate alarak, '
açıklamaları
ile insanın tüm canlılara, özelde hayvana karşı ahlaki yükümlülüğünün
bulunduğunu ve ev hayvanlarının, insanın yaşam kalitesine katkı sunarak toplum
için önem taşıdığının kabul edildiği görülmektedir.
Hakim,
taraflar arasında yapılan sözleşme hükümlerinin geçerli olup olmadığını
değerlendirir iken insanın ahlaki yükümlülüğünü ve sözleşmenin tarafı olan
insan ile ev hayvanı arasındaki mevcut özel ilişkiyi göz önünde bulundurmak
zorundadır.
-1/1
maddesinde, ev hayvanının 'insan tarafından özellikle evde, özel zevk ve
refakat amacıyla muhafaza edilen veya edilmesi tasarlanan her türlü hayvanı
ifade eder. ' şeklinde tarif edildiği görülmektedir.
Bu
tarif doğrultusunda davaya konu köpeğin ev hayvanı olup olmadığının
değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davalı
davaya konu evcil köpeğin oğlunun rehabilitasyon ve tedavisi için doktoru
tarafından önerilmiş bir tedavi programı gereği bulundurulduğunu beyan etmiş
olup, davacı tarafça köpeğin ev hayvanı olmadığı iddia ve ispat olunmamıştır.
Aksine rehabilitasyon programına göre önerilmiş köpeğin ev hayvanı olduğu kuşkusuzdur.
-3/2.
maddesinde 'Hiç kimse bir ev hayvanını terk edemez.' düzenlemesi bulunmaktadır.
Hakim,
taraflar arasında yapılan sözleşme hükümlerinin geçerli olup olmadığını
değerlendirir iken sözleşme hükmünün hayvanın terk edilmesi sonucunu doğurup
doğurmayacağını göz önünde bulundurmak zorundadır.
C.-
1.7.2004 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5199 Sayılı
Hayvanları Koruma Kanunu'nun incelenmesinde;
-3/e
maddesinde evcil hayvan'ın, 'İnsan tarafından kültüre alınmış ve eğitilmiş
hayvanları' şeklinde,
-3/a
maddesinde yaşama ortamı'nın, 'hayvanın veya hayvan topluluğunun doğal olarak
yaşadığı yeri' şeklinde,
-3/ı
maddesinde ev ve süs hayvanı'nın 'İnsan tarafından özellikle evde, işyerlerinde
ya da arazisinde özel zevk ve refakat amacıyla muhafaza edilen veya edilmesi
tasarlanan bakımı ve sorumluluğu sahiplerince üstlenilen her türlü hayvanı,'
şeklinde,
-3/j
maddesinde kontrollü hayvan'ın 'Bir kişi, kuruluş, kurum ya da tüzel kişilik
tarafından sahiplenilen, bakımı, aşıları, periyodik sağlık kontrolleri yapılan
işaretlenmiş kayıt altındaki ev ve süs hayvanlarını,' şeklinde,
tanımlandığı
görülmektedir.
Bu
tanımlar bir arada değerlendirildiğinde, evcil hayvanların doğal yaşama
alanının 'Ev' olduğu, bu hayvanların doğuştan gelen, ırk özelliklerinin 'insan'
ile birlikte yaşamak olduğu anlaşılmaktadır. Bu anlamda 'Evcil hayvan''ın yaşam
alanı, insan ile birlikte ev, çiftlik vs. iken 'yabani hayvan'ın yaşama alanı
doğada serbest olma şeklindedir.
Kökeninde,
tüm hayvanların 'yabani hayvan' olarak doğada serbestçe yaşadıkları, ancak
'insan' tarafından evcilleştirilen hayvanların, binlerce yıldır insanla
birlikte yaşam sürerek evrimleştikleri, evcilleşen hayvanın, bu andan sonra
insandan uzak bir şekilde doğada hayatiyetini koruyamayacağı, varlığının ancak
insanla birlikte yaşama ile mümkün olacağı açıktır.
Öte
yandan belirtilen tanımlamalar, davamıza konu köpeğin, ev ve süs hayvanı olarak
kontrollü hayvan olduğunu, evcil hayvan olarak yaşama alanının EV olduğunu
göstermektedir.
Hayvanları
Koruma Kanunu'nun 4. Maddesi temel ilkeleri düzenlemiştir.
Bu
kapsamda (a) fıkrası 'Bütün hayvanlar eşit doğar ve bu Kanun hükümleri
çerçevesinde yaşama hakkına sahiptir.' düzenlemesi ile,
(b)
fıkrası 'Evcil hayvanlar, türüne özgü hayat şartları içinde yaşama özgürlüğüne
sahiptir. Sahipsiz hayvanların da, sahipli hayvanlar gibi yaşamları
desteklenmelidir.' düzenlemesi ile,
Hayvan
Hakları Evrensel Bildirgesi'ndeki düzenlemelere paralel şekilde hayvanı hak
sahibi bir canlı olarak kabul etmiş, hayvanın bir canlı olarak 'Hak
Ehliyeti'bulunduğunu ortaya koymuştur.
Benzer
şekilde, Kanun'un 5/5 maddesinde bulunan 'Ticarî amaç güdülmeden bilhassa ev ve
bahçesi içerisinde bakılan ev ve süs hayvanları sahiplerinin borcundan dolayı
haczedilemezler.' düzenlemesi, ev hayvanının yalnızca üzerinde mülkiyet
ilişkisi kurulan bir eşya olmadığını, hayvanın hak sahibi olduğunu gösteren bir
başka düzenlemedir.
Bundan
çıkacak hukuki sonuç şudur: Hakim, Borçlar Kanunu'nun 27. maddesi uyarınca
önüne gelen sözleşmenin yasaya ve kişilik haklarına aykırı hükümler taşıyıp
taşımadığını değerlendirir iken, sözleşmenin insanın kişilik hakları dışında,
hayvanın kişilik haklarına aykırı düzenlemeler içerip içermediğini de
değerlendirmek zorundadır.
Hayvanları
Koruma Kanunu'nun
-4.
maddesi (c) fıkrası 'Hayvanların korunması, gözetilmesi, bakımı ve kötü
muamelelerden uzak tutulması için gerekli önlemler alınmalıdır.' düzenlemesi
ile,
-(d)
fıkrası 'Hiçbir maddî kazanç ve menfaat amacı gütmeksizin, sadece insanî ve
vicdanî sorumluluklarla, sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanlara bakan veya bakmak
isteyen ve bu Kanunda öngörülen koşulları taşıyan gerçek ve tüzel kişilerin
teşviki ve bu kapsamda eşgüdüm sağlanması esastır. ' düzenlemesi ile,
-5/1
maddesi 'Bir hayvanı, bakımının gerektirdiği yaygın eğitim programına katılarak
sahiplenen veya ona bakan kişi, hayvanı barındırmak, hayvanın türüne ve üreme
yöntemine uygun olan etolojik ihtiyaçlarını temin etmek, sağlığına dikkat
etmek, insan, hayvan ve çevre sağlığı açısından gerekli tüm önlemleri almakla
yükümlüdür.' düzenlemesi ile,
İnsana,
hayvanların korunması yönünden yükümlülükler yüklemiştir.
İnsanların
yapmış oldukları düzenlemelerin ve bu kapsamda kişiler arasındaki sözleşmelerin,
hayvanların korunmasına yönelik olarak, kanun tarafından öngörülen
yükümlülüklere aykırıolmaması gerekir.
D.-
12.5.2006 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Hayvanların
Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği'nin incelenmesinde kanun ile öngörülen
ilkelere uygun ve ayrıntılı düzenlemelere yer verildiği anlaşılmaktadır.
HUKUKSAL
DEĞERLENDİRME:
Tüm
bu bilgiler ışığında dava konusunun incelenmesinde;
-Davacı
vekilinin dava dilekçesi ile köpeğin evde bakılmasının yönetim planında mevcut
yasağa aykırılık teşkil ettiği hukuksal sebeplerine dayanmış olduğu,
-Davada,
köpeğin çevreye rahatsızlık verdiği iddiası bulunmaması sebebiyle bu konuda
araştırma yapılamayacağı ve köpeğin çevreye rahatsızlık vermediğinin sabit
kabul edilmesi gerektiği,
-Bu
durumda, mahkememizce değerlendirmenin yalnızca site yönetim planında, ev
hayvanı bakılması yasağının, davaya konu köpeğin evden uzaklaştırılmasını
gerektirip gerektirmeyeceği hususlarında yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.
Davalının
maliki olduğu siteye ait 25.5.2009 tarihli "Yönetim Planı"nın, kat
maliklerinin hakları ve yükümlülükleri bölümünün 1/d maddesinde "Bağımsız
bölümde ve eklentilerde kuş, balık gibi evcil hayvanlar hariç, başka hayvanlar
besleyemezler. Besledikleri hayvanlarında diğer kat maliklerini rahatsız
etmemesini sağlarlar. Aksi takdirde site kat malikleri sorun çıkaran hayvanın
site dışına çıkarılmasını isteyebilirler. Bu konuda site kat malikleri
kurulunun alacağı kararlara hayvan sahipleri uymak zorundadır"
düzenlemesinin bulunduğu görülmektedir.
Yönetim
Planı, 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 28/1 maddesi, son cümlesi uyarınca
''bütün kat maliklerini bağlayan bir sözleşme hükmündedir.
Bu
halde Yönetim Planı'nın, hukuksal olarak Borçlar Kanunu'nun 1-48. maddelerinde
düzenlenen ve borcun kaynaklarından olan 'Sözleşme' olduğunun kabul edilmesi
gerektiği açıktır.
Yönetim
Planı, hukuken 'Sözleşme' olduğuna göre, Yönetim planı içerisindeki
düzenlemelerin, Borçlar Kanunu'nun 27. maddesinde belirtilen 'Mutlak
Butlan-Yokluk' içerip içermediğinin hakimliğimizce değerlendirilmesi gerektiği
anlaşılmaktadır.
Üstte
ayrıntılı olarak açıklandığı üzere,
-Temel
Hak ve Özgürlükler belgesi niteliğinde olan ve bu sebeple her türlü
düzenlemenin üzerinde bulunup mahkememizce doğrudan uygulanması gereken Hayvan
Hakları Evrensel Bildirgesi,
-Anayasanın
90/son maddesi uyarınca kanun hükmünde olan Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair
Avrupa Sözleşmesi,
-5199
Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu,
Hükümlerine
göre hayvanın hak sahibi bir varlık olduğu,
Taraflarca
sözleşmeler düzenlenir iken hayvanın kişilik haklarını ihlal eden düzenlemeler
yapılamayacağı,
Sözleşme
hükmünde bulunan Yönetim Planı'nın da benzer şekilde, hayvanın kişilik
haklarına ve yasaya aykırı düzenlemeler içeremeyeceği,
Yönetim
planında, hayvanın kişilik haklarına ve yasaya aykırı düzenlemeler bulunması
halinde, bu düzenlemelerin Borçlar Kanunu'nun 27. maddesi uyarınca mahkememizce
res'en hükümsüz kabul edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Dava
konusu köpek, ev hayvanıdır. Ev hayvanının doğal yaşam ortamı ev olup insan ile
birlikte yaşama hakkına sahiptir.
Davalı
tarafından sahiplenilerek eve alınan ve aile bireyleri ile birlikte yaşayan
köpek, ev bireylerini kendi ailesi gibi benimsemiştir. Bu köpeğin çevreye
hiçbir rahatsızlık vermemesine rağmen, sırf insanlar tarafından yapılan Yönetim
Planı uyarınca evden uzaklaştırılması, onun kişilik haklarına aykırılık teşkil
edecek niteliktedir.
Ev
hayvanı olan davaya konu köpeğin, bu evden uzaklaştırıldığında hayvan
barınağına bırakılabileceği söylenebilir. Ancak bu söylem bir insanın evi ile
cezaevi koşullarının aynı olduğunu söylemekle eşdeğerdir. Bu düşüncede ironi
oluşturan durum, ancak suçlu insan cezaevine konulabilir iken hiçbir suçu
olmayan, toplumsal hayata uyum sağlamış hayvanın tamamen suçsuz bir şekilde,
kendisi dışındaki sebeplerle hayvan barınağına bırakılarak, aralarında özel bir
ilişki oluşan aile bireylerinden kopartılmasının savunulabilmesidir.
Hayvanın
hak sahibi bir varlık olarak kabul edilmesi gerektiği üstte belirtilen
uluslararası metinler ve Hayvanları Koruma Kanunu ile sabittir.
Hayvanları,
ancak üzerinde mülkiyet ilişkisi kurulabilecek bir meta olarak gören anlayışın,
gelişen hukuk ve çağdaş bakış açısı karşısında değişmesi, hayvanları kendi
kişiliği ile canlı bir varlık olarak kabul etmesi zorunludur. İnsanın hayvandan
güçlü olması onu yok saymak hakkı vermez.
Tüm
bu sebeplerle davaya konu köpeğin çevreye rahatsızlık verdiğinin iddia
olunmaması karşısında, ev hayvanı olarak insanlarla birlikte yaşamaya
gösterdiği uyuma, çevreye zarar vermemesine rağmen,
Evden
uzaklaştırılmasına dayanak oluşturacak Yönetim Planının evcil hayvan bakma
yasağına dair düzenlemesinin,
Hayvanın
temel hak ve hürriyetlerini göz önünde bulundurmaması, hayvanın kişilik
haklarına ve yasaya aykırı hükümler içermesi nedeniyle,
Borçlar
Kanunu'nun 27. maddesi kapsamında hükümsüz kabul edilmesi gerektiği mahkememizce
kabul edilmiştir.
İNSANIN
HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ
Elbette
hayvanlar hak sahibi birer canlı olarak tanımlanır iken insanın hakları göz
ardı edilemez.
Toplumsal
yaşam gün geçtikçe daha fazla oranda, insanların bir arada yaşamasını
gerektirmektedir. Bir arada yaşayan topluluk içinde her birey, diğer kişilerden
güvenlik hakkına, sağlık hakkına saygı gösterilmesini, yaşam konforunu olumsuz
etkileyecek davranışlardan kaçınmasını istemek hakkına sahiptir.
Bu
sebeple ev hayvanı bulunduran herkes, baktığı hayvanın,
a.-Saldırgan
davranışlarla diğer insanlar üzerinde tehdit oluşturmasına engel olmak,
b.-Çevreyi
kirletmemek, hayvanın dışkı, tüy dökme gibi doğal atıklarını insanın yaşadığı
çevreden hijyenik bir şekilde uzaklaştırmak,
c.-Hayvanın
havlayarak vs. şekilde gürültü kirliliği yapmasına engel olmak,
d.-Hayvanın
yaşadığı ortamın pis tutularak koku kirliliği yaşanmasına engel olmak,
ve
burada sayılamayan benzer şekillerde hayvanın çevrede zarar oluşturması ve
rahatsızlık vermesine engel olmak yükümlülüğü altındadır.
İnsanlar
toplumsal yaşam içerisinde rahatsız edilmeden kendi yaşamını sürdürmek hakkına
sahiptir.
Ev
hayvanının insanla birlikte yaşamaya uyumu veya ev hayvanına bakan kişinin
davranışları,
-634
Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 18. maddesinde düzenlenen kat maliklerinin
'birbirini rahatsız etmemek' yükümlülüğünün ihlali,
-Türk
Medeni Kanunu'nun 737. maddesinde düzenlenen taşınmaz malikinin 'Komşusuna
zarar verecek davranışlardan kaçınma' yükümlülüğünün ihlali,
boyutuna
ulaştığı takdirde, çevrede yaşayan insanların hakları ile hayvanın hakları
çelişir. Bu durumda hukuk, çelişen haklardan insanın güvenlik ve rahatsız
edilmeme hakkını üstün tutmalı ve hayvanın, uyum sağlayamamış ise toplumsal
yaşamdan, hayvanın bakımını üstlenen kişi bakım yükümlülüğünü yerine
getiremiyor ise bu kişinin yanından uzaklaştırılması gerekir.
MAHKEMELERCE
YAPILMASI GEREKEN İŞLEM
634
Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 33/2 maddesi uyarınca 'Hakimin müdahalesi' ile
evde beslenen ev hayvanının evden uzaklaştırılması talep edildiğinde mahkemece,
I-)Davacıdan
evde bakılan hayvanın çevreye rahatsızlık verip vermediğinin sorulması,
II)Rahatsızlık
verdiği iddia olunur ise rahatsızlığın açıklattırılması,
III)Verilen
rahatsızlık gürültü ise Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği'nin
10/ğ maddesi uyarınca ''söz konusu hayvan ya da hayvanların yaşama ortamına en
yakın konutta bulunan bir yatak odası için ses basıncı düzeyi ve oturma odaları
için de kabul edilebilir ses basıncı düzeyleri ile ilgili olarak 1.7.2005
tarihli ve 25862 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Çevresel Gürültünün
Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliğindeki (2002/49/EC)' değerlerin aşılıp
aşılmadığının mahallinde keşif yapılarak uzman bilirkişi aracılığı ile
yaratılan ses seviyesinin desibel değerinin ölçülmesi,
IV)Verilen
rahatsızlık güvenlik ise hayvanın saldırgan davranıp davranmadığı, hayvan
sahibinin gerekli önlemleri alıp almadığı hakkında tanıkların dinlenmesi ve
hayvanın toplumsal yaşama uyum gösterip göstermediği hakkında veteriner
bilirkişi aracılığı ile keşif yapılarak hayvanın davranışlarının gözlemlenmesi,
V-)Verilen
rahatsızlık çevreyi kirletmek ise buna dair delillerin toplanması, tanıkların
dinlenmesi, kirletme devam ediyor ise bunun keşif yapılarak gözlemlenmesi,
gerekmektedir.
Mahkemece
tüm bu araştırma yapıldıktan sonra evde hayvan bakılması çevreye rahatsızlık
veriyor ise hayvanın evden uzaklaştırılmasına, hayvan çevreye zarar vermiyor
ise talebin reddine karar vermek gerekir.
Üstte
açıklandığı üzere, sırf Yönetim Planı'nda hayvan bakılmasına yönelik
düzenlemeler bulunması çevreyi rahatsız etmeyen hayvanın uzaklaştırılmasına
gerekçe yapılamaz. Yönetimplanında bulunan ve ev hayvanlarının gerekçesiz
olarak evden uzaklaştırılması sonucunu doğuran düzenlemeler, Borçlar Kanunu'nun
27. maddesi kapsamında yasaya ve kişilik haklarınaaykırılık teşkil ettiğinden
hükümsüz sayılmalı, çevreyi rahatsız etmediği anlaşılan ev hayvanları doğal
yaşam ortamları olan evden uzaklaştırılamayacağından talebin reddine karar
vermek gerekir.
EK
GEREKÇELER:
Mahkememizin
bu kararında özetle,
-634
Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 28/1 maddesi uyarınca 'Sözleşme' hükmünde
sayılan 'Yönetim Planı'nındaki düzenlemelerin,
-Borçlar
Kanunu'nun 27. maddesindeki mutlak butlan-yokluk koşullarını taşıdığı
anlaşıldığında, hakim tarafından bu düzenlemelerin hükümsüz kabul
edilebileceği,
-Yönetim
planındaki ev hayvanı bakma yasağının,
-Hayvan
hakları konusundaki uluslararası sözleşmeler, Hayvanları Koruma Kanunu ve
yönetmeliğine aykırı olması nedeni ile 'kanunun emredici hükümlerine',
-Uluslararası
sözleşmeler ve Kanun ile insana yüklenmiş olan hayvanlara karşı ahlaki
yükümlülüğe aykırı olması nedeni ile 'ahlaka' aykırı olduğu,
Kabul
edilerek Yönetim Planının evcil hayvan besleme yasağına dair düzenlemesi,
-Borçlar
Kanunu'nun 27/1 maddesi kapsamında, mutlak butlan-yokluk hukuki sonucuna bağlı
olarak 'hükümsüz' kabul edilmiş,
-Sonuçta
çevreye rahatsızlık verdiği ispat edilemeyen davaya konu köpeğin, evden
uzaklaştırılması isteminin reddi gerekmiştir.
Ancak
belirtilen bu gerekçe dışında, davanın reddini gerektiren başka hukuki sebepler
de bulunmaktadır.
a.-İnsanın
Hayvan ile Birlikte Yaşama Hakkı:
Bu
gün insanlar büyük oranda beton yığınları arasında yaşamak zorunda bırakılmış
ise de her insanın doğa ile uyum içinde yeterince bitki ve hayvandan oluşan bir
çevrede yaşama hakkı vardır.
Ev
hayvanı bakmak isteyen kat malikine, sırf yönetim planında yasaklanmış olması
nedeni ile ev hayvanı bakamayacağını söylemek, insanın makul düzeydeki, hayvanlarla
birlikte yaşama hakkının ihlalini teşkil etmesi sebebiyle geçersiz olmalıdır.
Bu
sebeple Yönetim Planı'nında bulunan ev hayvanı bakılması yasağı kat malikinin
bu hakkını ihlal etmekte ise de, mahkememizce yapılan değerlendirmede Yönetim
Planı'ndaki ev hayvanı bakma yasağının, öncelikle hayvanın hakkını ihlal etmesi
nedeni ile mutlak butlan ile hükümsüz sayılacağı anlaşılmakla, ayrıca bu
hususun ev hayvanı bakmak isteyen kat malikinin kişilik haklarına aykırılık
oluşturacağı hususu mahkememizce değerlendirmeye alınmamıştır.
b.-Genel
İşlem Şartları:
Davamız
açısından belirleyici nitelikte olan Yönetim planının oluşma aşaması
incelendiğinde;
Yönetim
planı uygulamada çoğunlukla,
-Kat
mülkiyeti kurulur iken müteahhit firma tarafından tek taraflı olarak
oluşturulmakta, tapunun beyanlar hanesine işlenmekte ve bağımsız bölümler
bundan sonra satışa çıkartılmaktadır.
-Ana
taşınmazda yaşamını sürdürecek olan kat maliklerinin, yönetim planının oluşması
aşamasında katılımı mümkün olmamaktadır.
-Satıcı
firma, binayı yapmasına ve yönetim planını düzenleyerek yaşam kurallarını
belirleyici bir rol üstlenmesine rağmen firma yetkilileri, çoğunlukla bu yerde
yaşamamakta, oluşturdukları kurallar bizzat kendilerine uygulanmamaktadır.
-Yönetim
planı, firma ile kat malikleri arasında icap ve kabul ilkelerine uygun olarak
oluşturulmamakta, kat mülkiyeti oluşturulduktan sonra bu yerden bağımsız bölüm
edinen kat malikleri tarafından düzenlemelerin müzakere edilmesi ve
değiştirilmesi mümkün olmamaktadır.
-Günümüzde
satıcı firmalar bazen binlerce bağımsız bölümden oluşan siteler inşa etmekte,
yönetim planını oluşturarak satışa sunmaktadır.
-Bu
satışa muhatap olan kişinin iradesi, kural koyma konusunda tamamen etkisizdir.
Ya tüm kuralları kabul ederek bağımsız bölümü satın alacak ya da sözleşmeden
vazgeçecektir.
-Konut
sahibi olma günümüz insanının temel ihtiyacıdır. Bu temel ihtiyacın ne zor
şartlarda karşılanabildiği ve insanların ev sahibi olmak için büyük zorluklar
yaşadığı kuşkusuzdur.
-Ev
sahibi olmak isteyen, ekonomik yönden satıcıdan daha güçsüz insanların ev
alırken göz önüne alacağı çok fazla unsur mevcuttur. Ancak bu unsurlardan,
karar mekanizmasını en fazla etkileyen unsurun fiyat ve ödeme koşulları olduğu,
insanların ekonomisine uygun fiyat ve ödeme koşullarını bulduğunda diğer
kriterleri ön plana alamayıp, kendilerine dikte edilen kuralları kabul etmek
zorunda kaldıkları bilinen bir gerçektir.
-Açıklanan
şekilde, bir tarafın güçlü, diğer tarafın güçsüz olduğu, sözleşmeyi kurmak
konusunda güçlü olanın kuralları koyduğu ve diğer tarafın sözleşmeyi imzalamak
yada bu mal ve hizmetten faydalanamamak dışında başka seçeneğinin olmadığı
sözleşmelerdeki hükümler genel işlem şartlarıdır.
Genel
işlem şartlarının taraflar arasında gabin oluşturmaması, tarafların hak ve
yükümlülüklerinde dengenin bozulmaması gerekir.
Kat
maliklerinin hemen tamamı yönetim planını yapan firma karşısında edilgen-pasif
durumda olan kişilerdir. Bunlardan bir kısmının ev hayvanı bakmak ister iken
bir kısmının çevresinde ev hayvanı görmek istememesi doğaldır. Kişilerin
tercihlerine saygı gösterilmesi gereklidir.
Ancak
yönetim planında ev hayvanı bakma yasağı düzenlenmiş ise ev hayvanı bakmak
isteyen grubun yönetim planını değiştirebilmek için tüm oyların 4/5'ini
toplaması gerekir. Uygulamada çoğunlukla genel kurul toplantısına 4/5 oranda
katılım bile olmadığını düşünürsek, özellikle yüzlerce-binlerce kişinin bir
arada oturduğu, birçok kat malikinin olduğu, insanların birbirini tanımadığı sitelerde,
ev hayvanı bakmak isteyen kişilerin yönetim planının değiştirilmesini sağlaması
neredeyse imkansız gibidir.
Bu
durumda ev hayvanı istemeyen grup 'Yönetim Planı' gereği son derece güçlüdür.
Bir
kat maliki, diğer bir kat malikine, belki de çok sudan sebeplerle zarar vermek
istediğinde, ev hayvanının kendisine rahatsızlık verip vermemesine
bakılmaksızın, hemen bir dava açabilmekte ve o kişiye yaşamı çekilmez hale
getirerek, büyük acılar yaşatabilmektedir.
Kanun'un
düzenlemesi gereği yönetim planı, bütün kat maliklerini bağlayan bir sözleşme
hükmündedir. Ancak bu sözleşme, Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 18. Maddesi ile
düzenlenen 'Rahatsız etmeme' yükümlülüğünü ihlal edip etmediğine bakılmaksızın
bir taraf diğer tarafa asla rahatsızlık vermemiş olsa dahi onun yaşamını
düzenleme imkanı verebilmektedir.
Bu
durumda sözleşme hükmündeki ve ev hayvanı bakmayı yasaklayan yönetim planının
muhatapları arasında dengeyi gözetmediği, kat maliklerinin eşit haklara sahip
olmasına rağmen, bir grubu keyfi bir güce sahip kılar iken diğer tarafın
haklarını korumadığı anlaşılmaktadır.
Sözleşmelerdeki
taraflar arasında dengeyi bozan, genel işlem şartı şeklinde kabul ettirilmiş
düzenlemelerin hükümsüz sayılması gerektiği, Yargıtay uygulamaları ile
sabittir.
Bu
sebeple mahkememizce bu davada kabul edilen ve tek başına yeterli gerekçe
dışında, ayrıca genel işlem şartı niteliğindeki ve taraflar arasındaki edimler
dengesini bozan ev hayvanı bakma yasağı şeklindeki düzenlemenin hükümsüz
sayılması gerekmektedir.
c.-Özel
Kanun olma:
634
Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 28. Maddesi 'Yönetim planı, bütün kat
maliklerini bağlayan bir sözleşme hükmündedir.' düzenlemesini içerir.
Uygulamada, bu düzenleme uyarınca sözleşme hükmündeki yönetim planında ev
hayvanı bakma yasağı var ise sözleşmenin kişileri bağlayacağı ve ev hayvanının
rahatsızlık vermese dahi evden uzaklaştırılacağı kabul edilmektedir.
Ancak
2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 90/son maddesi 'Usulüne göre
yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir.' düzenlemesini
içermektedir.
TBMM
tarafından 4934 Sayılı kanun ile uygun bulunarak kanun hükmünde sayılan 18
Kasım 1999 tarihinde Strazburg 'da imzalanan "Ev Hayvanlarının Korunmasına
Dair Avrupa Sözleşmesi"nin -3/2. maddesinde 'Hiç kimse bir ev hayvanını
terk edemez.' Düzenlemesi mevcuttur.
Bu
iki düzenlemeden hangisinin somut olaya uygulanması gerektiği
değerlendirildiğinde özel kanun-genel kanun ilişkisinin çözümlenmesi gerekir.
Kat
Mülkiyeti Kanunu'nun kat mülkiyetine geçilmiş yerlerde özel kanun olduğu açıktır.
Ancak Kat Mülkiyeti Kanunu bir çok yönetime dair bir çok düzenlemeler yapar.
Yönetim
planındaki ev hayvanı bakma yasağının Borçlar Kanunu 27. Maddesi uyarınca
yasaya uygun olup olmadığı değerlendirilir iken, Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 28.
Maddesinde yer alanyönetim planının bağlayıcılığı kuralına göre doğrudan ev
hayvanına dair hükümler içeren,
-
"Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi"nin 'Hiç kimse
bir ev hayvanını terk edemez' düzenlemesini içeren 3/2. maddesinin,
-
5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nun 'Ev Hayvanlarının Ev ve süs hayvanları
ile kontrollü hayvanlardan, doğal yaşama ortamlarına tekrar uyum sağlayamayacak
durumda olanlar terk edilemez.' düzenlemesini içeren 5/son maddesinin,
-Hayvanları
Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği'nin 'Sahiplenilen hayvanlar terk
edilemez' düzenlemesini içeren 12/d maddesinin
özel
kanun olarak uygulanması gerektiği açıktır.
Özel
kanun var iken genel kanun uygulanamaz. Genel kanunun genel düzenleme içeren
bir maddesi özel kanun hükümlerinin uygulanmamasının gerekçesi olacak şekilde
yorumlanamaz.
Bu
husus mahkememizce kabul edilen gerekçeyi destekleyen ek gerekçe
niteliğindedir.
d.-Dürüstlük
Kuralına Uyma Yükümlülüğü ve Hukuki Yarar:
Türk
Medeni Kanunu'nun 2. maddesi 'Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını
yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.
Bir
hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.'
düzenlemesini
içerir.
Davamızda
Yönetim Planı'nın evcil hayvan bakma yasağını düzenlendiği ve davacı site
yönetiminin aynı yönetim planı ve genel kurul kararı uyarınca dava açma hakkına
sahip olduğu görülmektedir.
Ancak
üstte açıklandığı üzere, davaya konu ev hayvanının çevreye rahatsızlık verdiği
iddia edilmediğine göre, yalnızca yönetim planındaki yasaklama hükmü nedeni ile
çevreye hiçbir rahatsızlık vermeyen köpeğin evden uzaklaştırılmasını istemek
Medeni kanunun 2/2 maddesindeki hakkın açıkça kötüye kullanılmasıdır ve hukuk
düzeni hakkın kötüye kullanılmasını korumaz.
Öte
yandan davaya konu köpek çevreye rahatsızlık vermediğine göre dava sonucunda
köpeğin evden uzaklaştırılması davacıya herhangi bir hukuki yarar
sağlamayacaktır.
HMK'nun
114/1-h maddesi davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunmasını dava şartı
olarak düzenlemiştir.
Davacının
çevreye rahatsızlık vermeyen köpeğin evden uzaklaştırılmasında hukukça
korunması gereken bir yararının bulunmadığı, aksine bu durumun davacıya yarar
sağlamadan davalıyı ızrar edeceği açıktır.
Bu
sebeple davanın hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırılık oluşturduğu ve
dava şartı olan hukuki yararın bulunmadığı hususları da ek gerekçe olarak
değerlendirilebilir.
e.-
Çoğunluğun temel haklar konusunda karar veremeyeceği:
Yargıtay
kararlarında yönetim planında bağımsız bölüm ve eklentilerinde kedi, köpek gibi
hayvanların beslenmesi yasaklanmış iken; Kat malikleri kurulunca, site
sakinlerinin köpekbesleyebilmelerine izin veren kararlar alabileceği
belirtilmektedir.
Öte
yandan Kat Mülkiyeti Kanunu'nu, 28/3 maddesinde "Yönetim planının değiştirilmesi
için bütün kat maliklerinin beşte dördünün oyu şarttır." düzenlemesi
bulunmaktadır.
Buna
göre yönetim planında yasaklamaya dair bir düzenleme bulunmakta ise, kat
maliklerinin 4/5'inin oyu ile bu yasağın kaldırılması mümkün olduğu gibi, yasak
yok ise yine kat maliklerinin 4/5'inin oyu ile yasak konulması mümkündür.
Kat
Mülkiyeti Kanunu, bir çok bağımsız bölümden oluşan ana taşınmazın yönetiminde
"demokrasi" kurallarına uygun olarak çoğunluğu esas almıştır.
Yönetici seçimi, kararların alınması gibi hususlarda kat malikleri, doğrudan
demokrasinin bir görünümü olarak kat malikleri kurulunda bir araya gelecek ve
çoğunluğun dediği olacaktır. Yönetim planının değiştirilmesi gibi hususlarda
ise Kanunun düzenlemesi uyarınca nitelikli çoğunluğa ihtiyaç bulunmaktadır.
Demokrasi,
yönetenin seçilmesi gibi hususlarda çoğunluğa söz hakkı veren bir yönetim
biçimi olmasına rağmen, demokrasi aynı zamanda azınlığın haklarını da güvence
altına alan biryönetim şeklidir.
Haklar
konusunda çoğunluk, azınlığın haklarını yok edecek veya kullanılmasını
zorlaştıracak kararlar alamazlar. Demokrasi, çoğunluğun azınlığı yok saydığı ve
azınlık üzerinde hakları yok ederek baskı uyguladığı bir yönetim biçimi
değildir.
Bu
sebeple yönetim planında bulunan ev hayvanı beslenmesi yolundaki yasak hükmü
konusunda çoğunluğun söz söyleyebileceğini kabul etmek, azınlığın hayvan
besleme hakkının ve yukarda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere uluslararası
sözleşmeler ve kanunca ön görülmüş bizzat ev hayvanının doğal ortamı olan evde
yaşama hakkının yok edilmesine neden olabilecek niteliktedir.
Demokrasi
de çoğunluk, uluslararası toplum tarafından kabul edilmiş, insan haklarına
aykırı kararlar alamayacağı gibi, ev hayvanının Hayvan Hakları Evrensel
Bildirgesi, Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi, Hayvanları
Koruma Kanunu gibi sözleşme ve kanun ile korunan haklarını da yok edecek
kararlar alamaz.
Bu sebeple de ev hayvanlarının korunan
haklarını yok edecek şekilde yönetim planında bulunan ev hayvanı bakma
yasağının kaldırılmamış olması ya da kat malikleri kurulunca ev hayvanı
bakılabileceğine dair karar alınmamış olması hakları ihlal eder nitelikte
olduğundan sonuca etkili kabul edilmemelidir.
Mahkememizin
yukarda karara esas alınan gerekçesi dışında çoğunluğun temel haklar
konusunda karar veremeyeceği ek gerekçesi de mahkememiz gerekçesini destekler
niteliktedir.
Açıklanan
tüm bu nedenlerle,
Çevreye
rahatsızlık vermediği anlaşılan ev hayvanı olan köpeğin evden
uzaklaştırılmasına dair istemin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
Davanın REDDİNE,
Harçlar
Kanunu'nun Eki-1 Sayılı tarife A-III-2 maddesi uyarınca alınması gereken 24,30
TL maktu harçtan peşin olarak alınan 21,15 TL harç düşüldükten sonra geriye
kalan 3,15 TL harcın davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
Davacı
tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Kullanılmayan
yargılama gider avansının karar kesinleştiğinde, müracaatı halinde davacıya
iadesine,
Davacı
vekilinin ve davalının yüzünde HMK'nun Geçici 3/1 maddesi uyarınca kanun yolu
hakkında 1086 Sayılı HUMK hükümleri uygulanarak, HUMK 437/1 maddesi uyarınca
tebliğden itibaren 8 gün içerisinde Mahkememize verilecek dilekçeyle temyiz
yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
29.3.2013 (Kaynak: Kazancı Bilgi Bankası)
< Önceki | Sonraki > |
---|