Karar Sayısı: 2012/89
Karar Günü: 31.5.2012
213 SAYILI VERGİ USUL
KANUNU'NUN MÜKERRER 49. MADDESİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KARAR
Resmi Gazete Tarihi: 13
Ekim 2012
Resmi Gazete Sayısı:
28440
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Bursa 2.Vergi
Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 4.1.1961 günlü, 213
sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 3.4.2002 günlü, 4751 sayılı Kanun'un 1. maddesi
ile değiştirilen mükerrer 49. maddesinin (b) fıkrasının üçüncü paragrafında yer
alan “Takdir komisyonlarının bu kararlarına karşı kendilerine karar tebliğ
edilen daire, kurum, teşekküller ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları
onbeşgün içinde ilgili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilirler.”cümlesinin,
Anayasa'nın 2., 36. ve 125. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Sahibi olduğu arsanın emlak vergisinin
dayanağı olan takdir komisyonu kararının yürürlüğünün durdurulması ve iptali
için açılan davada, itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırı olduğu kanaatine
varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
“Davacı vekili tarafından, davacı
şirket adına Y.. İli, A... İlçesi, T.. Beldesi, D... Mevkiinde bulunan
taşınmazlar için 2010 yılına ilişkin olarak emlak vergisi tahakkuk
ettirilmesine dair işlemin, dayanağı asgari ölçü birim tespitine ilişkin takdir
komisyonu kararını iptali istemiyle T.. BELEDİYE BAŞKANLIĞI'na karşı açılan
davada,
davacı tarafından, emlak vergisine ait asgari ölçüde birim değerlerinin takdir
komisyonlarınca belirlenmesine ve bu komisyon kararlarına karşı mükelleflerin
dava açma hakkını ortadan kaldıran 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer
49. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürüldüğü, komisyon kararlarına
karşı mükelleflerin dava açma hakkını ortadan kaldıran hükmün Anayasa'ya aykırı
olduğu yolundaki iddiası Mahkememizce de ciddi görüldüğünden işin
gereği görüşüldü.
Dava Konusu Olayda Uygulanacak İtiraza
Konu Kanun Maddesi
213 sayılı Vergi Usul Kanunun mükerrer 49.
maddesinin (b) fıkrasının 3. bendinde; “Takdir komisyonlarının bu kararlarına
karşı kendilerine karar tebliğ edilen daire, kurum, teşekküller ve ilgili
mahalle ve köy muhtarlıkları onbeş gün içinde ilgili vergi mahkemesi nezdinde
dava açabilirler.” cümlesi yer almaktadır.
Anayasaya Aykırılık Sorunu
1982 Anayasasının 2. maddesinde, Türkiye
Cumhuriyetinin, ...bir hukuk devleti olduğu belirtilmiş, 36. maddesinin 1.
fıkrasında, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı
mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma
hakkına sahip olduğu vurgulanmış, 125. maddesinin 1. fıkrasında ise, idarenin
her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu hükümlerine yer
verilmiştir.
Yukarıda yer verilen 213 sayılı Kanunun
mükerrer 49. maddesi ile arsa ve araziye ait asgari ölçüde birim değerlerin
tespitinde takdir komisyonlarına yetki verilmiştir. Bu yetki uyarınca takdir
komisyonlarınca her dört yılda bir belirlenen asgari birim değerleri emlak
vergisinin tarh ve tahakkukunda esas alınmaktadır. Ancak itiraza konu kanun
hükmü ile takdir komisyonu kararlarına karşı dava açma hakkı belirli kurumlara
verilerek taşınmaz sahibi ve aynı zamanda emlak vergisi mükellefi olan gerçek
veya tüzel kişiler bu haktan mahrum bırakılmıştır.
Oysa ki, bu hüküm ile Anayasanın 125.
maddesindeki idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık
olduğuna ilişkin kuralın açıkça ihlal edildiği düşünülmektedir. Çünkü, arsa ve
araziye ait asgari ölçüde birim değer tespitine ilişkin takdir komisyonu
kararları taşınmaz sahiplerini ilgilendirdiği halde anılan hükümle taşınmaz
sahiplerinin elinden dava açma hakkı alınmıştır. Her ne kadar bir takım kurum
ve kuruluşlara dava açma hakkı verilmiş ise de, uygulamada çoğu zaman itiraza
konu hükümde sayılan kurum ve kuruluşlar dava açmamakta ve kesinleşen takdir
komisyonu kararları nedeniyle mükellefler yüksek tutarlarda vergi ödemekle
karşı karşıya kalmaktadırlar.
İtiraza konu 213 sayılı Kanunun mükerrer
49. maddesinin (b) fıkrasının 3. bendindeki cümle aynı zamanda, Anayasanın 36.
maddesindeki herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı
mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma
hakkına sahip olduğu yolundaki hükme de aykırıdır. Çünkü, takdir komisyonunca
yüksek tutarlı metrakere birim değeri belirlenmesi durumunda bu belirlemeye
göre hesaplanan verginin hukuka uygun olmadığının ilgililer tarafından yargı
mercileri önüne taşınmasına olanak tanınması hak arama hürriyeti ve hukuk
devleti ilkesinin bir gereği olduğu halde anılan hüküm ile bu imkan
mükelleflerin elinden alınmıştır. Dolayısıyla itiraza konu hüküm yukarıda yer
verilen Anayasa hükümlerine aykırı olduğu düşünüldüğünden iptali için Anayasa
Mahkemesine başvurulması gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle; Anayasanın 152.
maddesi ile 2949 sayılı Kanunun 28. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, 213 sayılı
Vergi Usul Kanunun mükerrer 49. maddesinin (b) fıkrasının 3. bendinde yer alan
“Takdir komisyonlarının bu kararlarına karşı kendilerine karar tebliğ edilen
daire, kurum, teşekküller ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları onbeş gün
içinde ilgili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilirler.” cümlesinin iptali
için Anayasa Mahkemesine başvurulmasına, oybirliğiyle karar verildi.”
III- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenilen Yasa Kuralı
4.1.1961 günlü, 213 sayılı Vergi Usul
Kanunu'nun 3.4.2002 günlü, 4751 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile değiştirilen ve
dava konusu kuralı da içeren Mükerrer 49. maddesi şöyledir:
“Emlak vergisine ait bedel ve değerlerin
tespiti, ilanı ve kesinleşmesi:
Mükerrer Madde 49- (Değişik:
3/4/2002-4751/1 md.)
a) Maliye ve Bayındırlık ve İskan
bakanlıkları 1319 sayılı Emlâk Vergisi Kanununun 29. maddesi hükmü ile aynı
Kanunun 31. maddesi uyarınca hazırlanan tüzük hükümlerine göre bina metrekare
normal inşaat maliyet bedellerini, uygulanacağı yıldan dört ay önce müştereken
tespit ve Resmî Gazete ile ilân eder.
Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret
Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği bu bedellere karşı Resmî Gazete ile
ilânını izleyen onbeşgün içinde Danıştay'da dava açabilir.
b) Takdir komisyonlarının arsalara ve
araziye ait asgari ölçüde birim değer tespitine ilişkin dört yılda bir
yapacakları takdirler, tarh ve tahakkuk işleminin (Emlâk Vergisi Kanununun 33.
maddesinin (8) numaralı fıkrasına göre yapılacak takdirler dahil) yapılacağı
sürenin başlangıcından en az altı ay önce karara bağlanarak, arsalara ait
olanlar takdirin ilgili bulunduğu il ve ilçe merkezlerindeki ticaret odalarına,
ziraat odalarına ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları ile belediyelere,
araziye ait olanlar il merkezlerindeki ticaret ve ziraat odalarına ve
belediyelere imza karşılığında verilir.
Büyükşehir belediyesi bulunan illerde
takdir komisyonu kararları, vali veya vekalet vereceği memurun başkanlığında,
defterdar veya vekalet vereceği memur, vali tarafından görevlendirilecek tapu
sicil müdürü ile ticaret odası, serbest muhasebeci mali müşavirler odası ve
esnaf ve sanatkârlar odaları birliğince görevlendirilecek birer üyeden oluşan
merkez komisyonuna imza karşılığında verilir. Merkez komisyonu kendilerine
tebliğ edilen kararları onbeş gün içinde inceler ve inceleme sonucu belirlenen
değerleri ilgili takdir komisyonuna geri gönderir. Merkez komisyonunca farklı
değer belirlenmesi halinde bu değerler ilgili takdir komisyonlarınca yeniden
takdir yapılmak suretiyle dikkate alınır.
Takdir komisyonlarının bu kararlarına
karşı kendilerine karar tebliğ edilen daire, kurum, teşekküller ve ilgili
mahalle ve köy muhtarlıkları onbeş gün içinde ilgili vergi mahkemesi nezdinde
dava açabilirler. Vergi mahkemelerince verilecek kararlar aleyhine onbeş gün
içinde Danıştay'a başvurulabilir.
Kesinleşen asgari ölçüde arsa ve arazi
birim değerleri, ilgili belediyelerde ve muhtarlıklarda uygun bir yere asılmak
suretiyle tarh ve tahakkukun yapıldığı yılın başından Mayıs ayı sonuna kadar
ilân edilir.
Bakanlar Kurulu bu fıkrada yer alan dört
yıllık süreyi sekiz yıla kadar artırmaya veya iki yıla kadar indirmeye
yetkilidir.
c) Yukarıdaki fıkralara göre, Danıştay ve
vergi mahkemelerinde dava açılması halinde, davalının onbeş gün içinde vereceği
tek savunma ile dosya tekemmül etmiş sayılır. Danıştay ve vergi mahkemelerince
bu davalar, dosyanın tekemmül ettiği tarihten itibaren en geç bir ay içinde
karara bağlanır.
d) (a) ve (b) fıkralarındaki bina
metrekare normal inşaat maliyet bedelleri ile arsalara ve araziye ait asgari
ölçüde birim değer tespitlerine ilişkin süreleri gerektiği ölçüde kısaltmaya
Maliye Bakanlığı yetkilidir.”
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa'nın 2., 36. ve
125. maddelerine dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi
uyarınca Serruh KALELİ, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN,
Fettah OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan
ALTAN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI ve
Erdal TERCAN'ın katılımlarıyla 28.4.2011 günü yapılan ilk inceleme
toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine,
oybirliğiyle karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, Anayasa
Mahkemesi Raportörü Melek ACU tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor,
itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri
ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp
düşünüldü:
Başvuru kararında, 213 sayılı Vergi Usul
Kanunu'nun 49. maddesninin (b) fıkrasının üçüncü pragrafı gereğince emlak
vergisi tahakkuk ettirilmesine dair işlemin, dayanağı asgari ölçü birim
tespitine ilişkin takdir komisyonu kararına karşı emlak vergisi mükelleflerine
dava açma hakkı tanımayan itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 2., 36. ve 125.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
213 sayılı Vergi Usul
Kanunu'nun iptali istenilen 49. maddesinde emlak vergisine ait bedel ve
değerlerin tespiti, ilanı, kesinleşmesi ve takdir komisyonları kararlarına
karşı kimlerin yargı yoluna başvurabilecekleri düzenlenmiştir. Buna göre
maddede takdir komisyonlarının kararlarına karşı kendilerine karar tebliğ
edilen daire, kurum, teşekküller ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıklarının
onbeş gün içinde ilgili vergi mahkemesi nezdinde dava açma haklarının
bulunmasına rağmen emlak vergisini ödeyecek olan mükelleflerin dava açma
hakkının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Anayasa'nın
2. maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan
haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda
adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı
durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini
bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.
Anayasa'nın hak arama hürriyetini
düzenleyen 36. maddesinin birinci fıkrasında “Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” denilerek yargı mercilerine
davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia,
savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Kişinin uğradığı
bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı
haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp
kanıtlayabilmesinin, zararını giderebilmesinin en etkili ve güvenceli yolu,
yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir. Kişilere yargı mercileri
önünde dava hakkı tanınması hak arama özgürlüğünün bir gereğidir.
Kanun
koyucu itiraz konusu kural ile, takdir komisyonlarınca belirlenen değerlere
karşı vergi mükellefi olan ve olaydan doğrudan etkilenebilecek kişilere dava
açma hakkı verilmemekte sadece yasada değinilen kurum ve kuruluşları harekete
geçirerek, asgari ölçüde arsa ve arazi birim değer tespitlerine karşı dava
açılabilmesi imkanı tanınmaktadır. Emlak vergisi mükelleflerinin ödeyeceği
verginin hesaplanmasında esas alınan takdir komisyonu kararları idari bir
tasarruf olduğu için buna karşı mükelleflere yargı yolunun kapatılması,
Anayasayla güvence altına alınmış olan hak arama hürriyeti ve hukuk devleti
ilkesi ile bağdaşmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural,
Anayasa'nın 2. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Kural Anayasa'nın 2. ve 36. maddelerine
aykırı görülerek iptal edildiğinden, Anayasa'nın 125. maddesi yönünden
incelenmemiştir.
Muammer TOPAL bu görüşe katılmamıştır.
Serruh KALELİ bu görüşe ek gerekçeyle
katılmıştır.
VI- SONUÇ
4.1.1961 günlü, 213 sayılı Vergi Usul
Kanunu'nun, 3.4.2002 günlü, 4751 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle değiştirilen
Mükerrer 49. maddesinin (b) fıkrasının üçüncü paragrafının “Takdir
komisyonlarının bu kararlarına karşı kendilerine karar tebliğ edilen daire,
kurum, teşekküller ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları onbeş gün içinde
ilgili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilirler.” biçimindeki birinci
cümlesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Muammer TOPAL'ın karşıoyu ve
OYÇOKLUĞUYLA, 31.5.2012 gününde karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
Başkanvekili
Serruh KALELİ
Başkanvekili
Alparslan ALTAN
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
Üye
Burhan ÜSTÜN
Üye
Engin YILDIRIM
Üye
Nuri NECİPOĞLU
Üye
Hicabi DURSUN
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
Üye
Erdal TERCAN
Üye
Muammer TOPAL
Üye
Zühtü ARSLAN
EK GEREKÇE
Mahkememiz itiraz konusu kuralın
Anayasa'nın 2. ve 36. maddelerine aykırı olduğu, 125. maddesi yönünden
incelemeye gerek görülmediği nedenleri ile iptal hükmü kurmuş ise de, iptal
gerekçeleri arasında Anayasa'nın 125. maddesinin de bulunması gerektiği
nedeniyle karara ek gerekçe ile katılınmıştır.
Anayasa'nın 125. maddesi idarenin her türlü eylem ve işleminin yargı yoluna
açık olması zorunluluğunu getirdiğinden, anayasada sayılan ayrık durumlar dışında
idarenin eylem ve işlemlerinin kimi kişi ya da kurum yönünden yargı denetimine
kapatma sonucu doğuracak yasal düzenleme Anayasa'nın 125. maddesi birinci
fıkrası hükmüne açık aykırılık teşkil edecektir. Düzenlemede “takdir
komisyonlarının arsalara ve araziye ait asgari ölçüde birim değer tespitine
ilişkin yapacakları takdir kararlarına karşı kendilerine karar tebliğ edilen
daire, kurum, teşekküller ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları on beş gün
içinde ilgili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilirler” cümlesi idarenin
işlemine karşı yargı yolunun açık tutuyor gibi gözükse de, dava açabilecekler
arasında işlemin muhatabı ihtilafda menfaattar olan, verginin muhatabı mükellef
kişiler yönünden İDARENİN BU İŞLEM VE EYLEMİNİ yargı denetimine KAPATTIĞI
AÇIKTIR. Açıklık ifadesi kamu-özel ayrımı yapılmaksızın “herhangi” kimselere
değil “herkese” karşı açık olmayı ifade eder.
Demokratik hukuk devletinde kamu gücüne
karşı zayıf bireyin etkin ve genel denetim ile hukuki korunma olanaklarından,
güvence alanlarının genişletilmesi yönünde yararlandırılması gerekir iken
itiraz konusu idari işlemin denetlenmesine kimi kişiler yönünden sınırlama
getiren kural ile birey yönünden hak arama özgürlüğü yolu kapatılmakla birlikte
idare yönünden de bizatihi idari işleminin denetletilmesi de engellenmiş olup
düzenleme Anayasa'nın 36.
maddesi yanında Anayasa'nın 125. maddesine de birlikte aykırılık taşır.
Demokratik hukuk devletinde idari işleminin denetiminin asıl, Anayasal istisna
olmadığı durumlarda ise bunu engelleyen itiraz konusu kural gibi
düzenlemelerinde Anayasa'nın 125. maddesine aykırı olmadığı ya da ilgisi
bulunmadığını söylemeye olanak yoktur. İdarenin kimi işlemlerinin kişi hukukunu
etkilemeye başladığı andan itibaren yargı denetimine kapatılamayacağı dikkate
alındığında (Anayasa Mahkemesi'nin 21.9.1995 tarih E.1995/96, K.1995/46)
kimileri yönünden de kapatılamayacağı açıktır. Anayasa'nın 125. maddesinde yer
alan kuralın yönetimin kamu hukuku ya da özel hukuk alanına giren tüm eylem ve
işlemlerini kapsadığı açık olduğunda mahkemenin itiraz konusu kuralı 125.
maddesi yönünden incelememiş olması esasda bir eksikliktir.
Başkanvekili
Serruh KALELİ
KARŞIOY
GEREKÇESİ
İtiraz konusu düzenlemede “Takdir
komisyonlarının bu kararlarına karşı kendilerine karar tebliğ edilen daire,
kurum, teşekküller ve ilgili mahalle ve köy muhtarlıkları onbeşgün içinde
ilgili vergi mahkemesi nezdinde dava açabilirler.” hükmü yer almaktadır.
2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 14. maddesinin 3/d bendinde,
dilekçelerin idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem
olup olmadığı yönünden inceleneceği; 15. maddesinin 1/b bendinde ise, anılan
maddenin 3/d bendinde yazılı halde davanın reddine karar verileceği hüküm
altına alınmıştır.
Anılan kurala göre idari yargıda, idarenin
kamu gücüne dayanarak yaptığı tek taraflı, kişilerin hukukunu etkileyen, kesin
ve yürütülmesi zorunlu işlemlerinin idari davaya konu olabileceği kabul
edilmektedir. Vergi uyuşmazlıklarında kesin ve yürütülmesi zorunlu
işlemler ise, ihbarname veya ödeme emri tebliği, tahakkuk fişi kesilmesi veya
vergi tevkifatı yapılması gibi işlemlerdir. Bu durumda, vergi
dairelerinin, idari işlevleriyle ilgili olarak vergi hukuku alanında tesis ettikleri
uygulanabilir nitelikte, yükümlünün hukukunu doğrudan etkileyen ve onların hak
ve yükümlülüklerinde değişiklik veya yenilik yaratan irade açıklamalarının
idari davaya konu teşkil edeceğinde kuşku yoktur.
Bu bağlamda, ihbarname ve dayanağı olan
takdir komisyonu kararlarına karşı açılan davalarda takdir komisyonu kararının
esasının incelenmesi gerekmektedir ki, bu durum zaten Danıştay vergi dava
dairelerinin içtihatlarındandır.
İtiraz
konusu kuralda ise kanunkoyucu, emlak vergisi ile ilgili karar ve işlemlerin
tek tek mükelleflere tebliğinin zorluğunu ve bunlar tarafından açılacak dava
sayısının idari yargı yerlerinin kaldırabileceklerinden çok fazla olacağını göz
önünde bulundurarak, bu kararların, mükellefleri temsil ettikleri varsayılan
kurum, teşekkül ve muhtarlıklara tebliğini, davanın da bunlar tarafından
açılabileceğini düzenlemiştir.
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, dava
konusu düzenleme ile, anılan kanun hükmü ve idari yargı ilkelerine göre dava
konusu edilemeyen takdir komisyonu kararlarına karşı, içeriği emlak vergisine
ilişkin olmak kaydıyla, düzenlemede belirtilen kuruluşlarla sınırlı olarak dava
açma imkanı getirilmiştir. Bu duruma göre, mükelleflerin anılan komisyon
kararlarına karşı dava açması Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından sonra da
mümkün görülmemektedir. Mükelleflerin
emlak vergisine ve dayanağı takdir komisyonu kararına karşı dava açabilmesi
ise, düzenlemenin iptalinden önce de idari yargının genel ilkelerine göre
mevcuttur. Dolayısıyla iptal kararı dava açma hakkını genişletmemiş,
mükelleflere dava açma hakkı yolunda yeni imkanlar sağlamamıştır. Çünkü
itiraza konu düzenleme dava açma hakkını kısıtlamamakta, aksine, kamu yararına,
düzenlemede yer verilen kuruluşlara, mükelleflere tanınmayan dava açma hakkını
tanımaktadır. Bu nedenle düzenlemenin Anayasa'nın 2., 36. ve 125. maddelerine
aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
Yine dava konusu düzenlemenin iptali
istemiyle açılan davada Anayasa Mahkemesi'nin 19.3.1987 günlü, E.1986/5,
K.1987/7 sayılı kararında; “Bu metinden açıkça anlaşıldığı gibi takdir
komisyonlarının kararlarına karşı, Emlak Vergisi mükelleflerine doğrudan bir
dava hakkı tanınmamıştır. Ancak, bu durumun, dilekçede öne sürüldüğü gibi
Anayasa'nın “hak arama hürriyeti”ni düzenleyen 36. maddesinin birinci
fıkrasına, dilekçede değinilmediği halde söz konusu iddia ile ilgili olan ve
gerekçe ile bağlı olmayan mahkememizin re'sen dikkate aldığı “idarenin her
türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” diyen Anayasa'nın 125.
maddesinin birinci fıkrasına aykırı bir yönü yoktur. Çünkü, mükellefin
dava hakkı; takdir komisyonlarının kesinleşen asgari arsa ve arazi birim
değerleri üzerinden vergi tarhiyatı yapılıp, mükellefe tebliğ edildikten
sonraki aşamada mevcuttur. Her ne kadar beyan sahibinin beyan ettiği matraha
itirazı söz konusu değilse de, asgari ölçüdeki beyanın, ihtirazi kayıtla
verilmesi mümkün olduğu gibi, asgari ölçünün altında beyanda bulunmayı
engelleyen bir hüküm yoktur. Söz konusu madde ile takdir komisyonlarının
kararlarına karşı mükellefe doğrudan itiraz ve dava açma hakkı tanınmaması,
milyonlarca mükellefi bulunan Emlak Vergisi'nin tahakkuk ve tahsilini mümkün
kılmak amacına yöneliktir. Verginin tarh edilip tebliğinden sonra, mükellefin
takdir komisyonu kararlarını da kapsayan dava hakkı doğmaktadır. Bu nedenle söz
konusu fıkranın ikinci bendinin Anayasa'nın 36. ve 125. maddelerine aykırı bir
yönü yoktur” gerekçesiyle, söz konusu maddenin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve
iptal isteminin reddine karar verilmiştir.
Takdir
komisyonlarınca belirlenen değerlere karşı, vergi mükellefi olan ve olaydan
doğrudan etkilenen kişilere dava açma yetkisinin tanınmaması, anılan kararda da
belirtildiği gibi, komisyonların kesinleşen asgari arsa ve arazi birim
değerleri üzerinden vergi tarhiyatı yapılıp, mükellefe tebliğ edilmesinden
sonra komisyon kararı ile birlikte dava açılmasına ve açılan davaya bakılmasına
engel değildir.
Açıklanan nedenlerle, kuralın mükellefin
hak arama hürriyetini engelleyen, mükellefe yargı yolunu kapatan bir
niteliğinin bulunmadığı ve yasakoyucunun takdir hakkı çerçevesinde getirildiği
anlaşıldığından, düzenlemenin iptali yönündeki karara katılmıyorum.
Üye
Muammer TOPAL
< Önceki | Sonraki > |
---|